VE DERS:
Bazen en güvendiğiniz kişi sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Ama bu sizin değerinizden bir şey eksiltmez. İnsan, her yıkılıştan sonra yeniden ayağa kalkabilir. Bize düşen, başımıza gelenle değil; onunla ne yaptığımızla tanımlanmak.
Ben artık geçmişime bir yük gibi değil, bir öğretmen gibi bakıyorum. Çünkü acılar büyütür. Ve büyüdüğümüzde, başkalarına ışık olabiliriz.
Eğer şu an bu satırları okuyorsan ve sen de bir kırılma anındaysan, bil ki yalnız değilsin. Ve sen de yeniden başlayabilirsin.
Çünkü hayat, son nefese kadar umuttur.
“Sessizliğin Ardından”
Kapıyı açmamla birlikte gözlerim karardı, nefesim kesildi. Onu orada, odasında, masasının hemen önünde başkasına ait bir hediyeyi paketlerken buldum. Elinde tuttuğu parfüm kutusunu masaya bırakırken beni fark etti. Göz göze geldiğimiz o an, zaman dondu sanki.
“Sen… neden geldin?” dedi, sesi bir yabancı gibi, soğuk ve mesafeli.
“İçimde bir sıkıntı vardı, duramadım evde,” dedim. Gözlerim odada geziniyordu. Masanın köşesinde duran kadın parfümü, ince işlemeli bir eşarp, yanında kalpli bir kart. Elimde olmadan ellerim titredi. “Bu kime?” dedim, sesim çatallı, sanki başka birinin sesiydi.
“Ofisteki bir arkadaş… doğum günü,” dedi ama gözlerini kaçırdı. Tanıyordum onu. Yirmi iki yıllık eşimdi. Yalana yeltenince ses tonu değişir, sağ kaşı hafifçe yukarı kalkardı. Aynı şimdi olduğu gibi…
Eve döndüğümüzde konuşmadık. Günlerce aynı evi paylaştık ama birbirimize yabancı gibi davrandık. Gözlerimdeki kuşkuyu o da görüyordu, artık saklanacak yer kalmamıştı. Ama ben hemen gitmedim, kaçmadım. Sabrettim. Çünkü bu bir sınavdı. Ailemin uyarılarına kulak tıkayıp onca yıl bağrımda büyüttüğüm adam, gözümün önünde dönüşüyordu. Ve ben gerçekleri öğrenmeden pes etmeyecektim.
Ertesi hafta sonu, onun iş toplantısı bahanesiyle evden çıkmasını fırsat bildim. Bilgisayarını açtım, e-postalarına baktım. Onlarca gizli yazışma… Kalbim sıkıştı, nefesim daraldı. Yazışmalarda bir kadın vardı. Adı Elvan. Onu daha önce hiç duymamıştım. Konuşmaların tonu ise artık şüpheye yer bırakmıyordu.
Ancak yazışmaların sonlarında farklı bir hava vardı. Sanki… bir pişmanlık. Son bir e-postada şu yazıyordu:
“Elvan, bu böyle devam edemez. Karımı çok üzdüm. Ne yaptığımı ben de bilmiyorum. Her şeyden vazgeçiyorum.”
O gece uyuyamadım. Sabah olduğunda eşim sessizce yanıma geldi. İlk kez uzun zamandır yüzüme dikkatle baktı. Gözleri doluydu.
“Ben çok hata yaptım,” dedi. “Sana anlatamayacağım şeyler yaşadım, içimde bastıramadığım bir boşluk büyüdü. Belki senin sevginin ağırlığıydı, belki çocukların büyümesi, işin yükü… Kendimi kaybettim. Ama fark ettim ki sen gidince hiçbir şeyin anlamı kalmıyor.”
İşte o an kararımı verdim. Onu terk etmek değildi mesele. Mesele, kendimi hatırlamaktı. Kendimi sevmediğim sürece kimse beni sevmeyecekti. Hayatı boyunca fedakârlıkla yaşayan bir kadındım ama artık kendim için de bir şeyler yapmalıydım.
O hafta psikolojik danışmanlığa başladık. İlk başta birbirimizi suçladık, sonra sustuk, sonra yıllardır ilk kez birbirimizi gerçekten dinledik. Danışman bir gün bana şunu sordu:
“Elif Hanım, bu evlilik size kendinizi nasıl hissettiriyor?”
Uzun uzun düşündüm. “Eskiden beni güçlü hissettirirdi. Şimdi… eksik.”
O gün eve gidince eşime şöyle dedim:
“Ben bu evliliği sürdürmek istiyorum ama bir şartla: Kendimi yeniden inşa etmeme izin vereceksin.”
Kurslara yazıldım, terapiye devam ettim, eski arkadaşlarımla tekrar görüştüm. Çocuklarımla daha çok zaman geçirmeye başladım. İçimde küçülmüş, unutulmuş Elif yeniden büyümeye başladı.
Aylar geçti. Eşim tamamen değişti mi? Hayır. Ama kendini fark etti. Ve en önemlisi ben değiştim. Artık neye tahammül edeceğimi, neyi hak ettiğimi biliyorum. İçimde hâlâ bir kadın var. Sevgiye, sadakate ve hayata aç bir kadın. Onu susturmuyorum artık.
Bir yıl sonra birlikte ilk defa tatile çıktık. Deniz kenarında yürürken eşim sessizce elimi tuttu.
“Biliyor musun,” dedi, “eğer senin cesaretin olmasaydı, ben kendimi tamamen kaybedecektim.”
Gülümsedim. Çünkü artık biliyorum. Kadınlar bazen sadece eş, sadece anne ya da sadece fedakâr olmak zorunda değil. Bazen sadece “kendisi” olmak her şeyin ilacı.