Ayağa kalktım.
“Biliyor musun,” dedim, “Sana olan güvenimle savaştım ben yıllarca. Herkesin bana ‘yapma’ dediği zamanlarda seninle evlenmek için mücadele ettim. Şimdi… Yirmi iki yıl sonra bunu duyuyorum. Ama ben sana küs gitmeyeceğim. Ben önce bir kadın, sonra bir anneyim. Sadece bir eş değil.”
Ofisten çıktım. Bütün gözler peşimdeydi ama hiçbirini umursamadım. Arabama bindim ve deniz kıyısına gittim. Uzun süre suya baktım. Ağladım. İçimdeki her şey döküldü gözyaşı olup. Ama o an bir karar verdim.
Ben bu hikâyenin mağduru olmayacaktım. Ben yeniden doğacaktım.
AYLAR SONRA…
Boşanma gerçekleşti. Evet, acıydı. Ama her ayrılık bir son değildi. Benim için bir başlangıçtı. Önce bir terapiye başladım. Sonra yıllardır ertelediğim üniversite hayalime döndüm. Sosyoloji bölümüne kaydoldum. Artık insanların duygularını anlamak, onlara destek olmak istiyordum.
Çocuklarım yanımdaydı. Onlara hiç babaları hakkında kötü bir söz söylemedim. Çünkü biliyordum; nefret yüklenmek, insanı sadece daha da yorar. Ben içimi iyilikle, sabırla ve şefkatle doldurmayı seçtim.
Bir gün bir kadın danışanım bana dedi ki:
“Ben bu acıdan sağ çıkamam.”
Ona sadece şunu söyledim:
“Çıkarsın. Ben çıktım. Yaralı bir kadındım ama yaralarımı yaza çevirdim. Kendine inandığında, hiçbir şey seni yıkamaz.”
O kadın şimdi bir psikolojik danışmanlık merkezinde gönüllü çalışıyor. Tıpkı benim gibi.