Mektubu göğsüme bastırdım.
Sonra telefon ettim.
Konuşmak istedim.
O çocuğu yok saymadım.
“Şimdi eve gidiyorum,” dedim yaşlı adama.
“Ve kapı çalındığında açacağım.”
Derin bir nefes aldı.
“Sözümü tuttum,” dedi.
“Hiç gerçekten evsiz kaldın mı?” diye sordum.
Zor yıllar geçirdiğini söyledi.
Ama beni izlemek için bankta oturduğunu da…
Ayağa kalktım.
“Teşekkür ederim,” dedim.
Her zamanki gibi fısıldadı:
“Kendine iyi bak, kızım.”
Bu kez kelimelerin içime işlemesine izin verdim.
“Deneyeceğim,” dedim.
“Ve eğer yapabilirsem… o çocuğa da bakacağım.”
Banktan uzaklaştım.
Keder hâlâ ağırdı.
Ama artık yalnız değildim.
Bir mektup, bir çocuk ve arife günü sözünü tutan bir yabancı vardı.