Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, 21 Ocak'ta tutuklanarak gönderildiği Silivri'deki Marmara Cezaevi'nden 148 gün sonra 17 Haziran'da tahliye oldu.
Tahliye kararının gerekçesini merak ettiğini söyleyen Özdağ, SZC TV’de İpek Özbey’in sorularını yanıtladı.
''ÖZGÜR ÖZEL ETKİLEYİCİ PERFORMANS GÖSTERDİ''
CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutukluğu ve CHP'nin kurultayına ilişkin başlatılan soruşturmaya ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Özdağ, "Cumhuriyet Halk Partisi çok ağır bir baskıyla karşı karşıya. Ve bir partinin yaşayabileceği en ağır baskı süreçlerinden birisini yaşıyor ve buna karşın Sayın Özgür Özel'in göstermiş olduğu performansın etkileyici bir performans olduğunu ifade etmek isterim" diye konuştu.
''OSMAN KAVALA'NIN DOSYASINI OKUYUNCA DEHŞETE KAPILDIM''
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Osman Kavala ile cezaevinde birçok kez karşılaştıklarını belirten Özdağ şöyle konuştu:
''Osman Bey ile hayata çok farklı baktık, bakıyoruz. Ama orada birçok kez karşılaşma imkanımız oldu. Hafif iletişimimiz oldu. Ben o zamana kadar çok merak etmemiştim Osman Kavala davasını. Fakat davayı okuyunca dehşete kapıldım. Bu ülkenin her bir yurttaşı adil yargılanmalı. Osman Kavala da bunu görmüyoruz. Altı seneden beri içeride ve çıkabilir. Bu hukuki bir şey değil, bu siyasi bir şey. Can Atalay'la da çok farklı yerlerdeyiz. Can Bey ile de selamlaşma imkanımız oldu. Yargıtay aleyhinde karar aldığı zaman ben dışarıdaydım ve bunu eleştirmiştim. Çünkü Anayasa Mahkemesi kararı hiyerarşik olarak her şeyin üstündedir.''
Antalya'da partisinin toplantısında kullandığı ifadeler sebebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açılmasına değinen Özdağ, "Sabah İstanbul Başsavcılığının bir soruşturma başlattığını duydum ama doğrusu üzerinde pek durmadım. Konuşmanın Antalya'da yapıldığını biliyorum; İstanbul Başsavcılığıyla ne ilgisi var ki?" ifadelerini kullandı.
"HAKSIZ YERE SUÇLANDIĞINIZI BİLEREK YAŞAMAK İNSANI ÖFKELENDİRİYOR"
Antalya'da gözaltına alınma anıyla ise Zafer Partisi Genel Başkanı şöyle anlattı:
- "O gün genel merkezdeki çalışmalarımı bitirdikten sonra biraz erken saatte bir buluşmam vardı. Sonra lokantaya geçtim ve arkadaşla sohbet ederken, koruma ekip amiri yanıma geldi. "Efendim, galiba kötü bir şey oluyor, çevreyi polisler sardılar, sizle görüşmek istiyorlar" dedi. "Olur tabii" dedim ve yukarıya çıktım. Aklıma iki şey geldi: Bir gözaltı, iki suikast ihbarı. Suikast ihbarı daha yüksek bir ihtimaldi, ama gözaltı olduğunu söylediler."
- "Yukarıya çıktım ve "Hayırdır, müdür bey?" dedim. "Suikast mı, gözaltı mı?" diye sordum. "Gözaltı efendim" dediler. Çevremde yaklaşık 25-30 polis vardı, bu gözaltının tutuklama ile sonuçlanacağı belliydi. Bir suç isnadı yoktu, ancak hakaret suçlaması vardı."
"İSTANBUL’A GİDENE KADAR KAFAMDA SÜREKLİ BİR SORU VARDI"
Antalya'da gözaltına alındıktan sonra kara yoluyla İstanbul'a getirilmesine değinen Özdağ, tutuklanmayı beklenmediğini ifade etti:
"İstanbul’a gidene kadar kafamda sürekli bir soru vardı: "Nasıl tutuklayacaklar?" Çünkü hakaretten dolayı tutuklama olmaz. İstanbul’a vardığımda avukat görüşme odasında beklemeye başladım. Ne zaman götürürsünüz dedim, "Yarın" dediler. Ama öğleden sonra saat 1:30’a kadar beklettiler."
- "Bu sırada sabah 9’da İstanbul Başsavcılığı, Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü'ne bir yazı yazmış ve "Olaylarla ilgili Zafer Partisi'ne dair bir rapor varsa yollayın" demiş. Ama böyle bir rapor yoktu. Bunun üzerine, onlar da kendi raporlarını hazırlamışlar."
- "Beş tane Zafer Partisi üyesi, olaylardan sonra gözaltına alınmış. Bir tanesi eski üye, biri de olaylardan üç yıl önce, bir diğeri ise altı ay önce üye olmuş. Hepsi takipsizlik almıştı. Ama buna dayanarak beni tutuklamaya sevk ettiler ve hakim de "Tutuklanmasının önünde engel yoktur" diyerek tutukladı."
Haksız yere suçlandığını ifade eden Özdağ, "86 milyon insanı tutuklamak mümkün; milletvekilleri dışında kimseye dokunulmazlık tanınmaz. Bu süreç başlamış oldu, ancak bir yandan da çok yoğun bir çalışma temposu vardı. Beş ay boyunca yat kalk oldukça yoruldum. Fakat haksız yere suçlandığınızı bilerek yaşamak insanı öfkelendiriyor; bu, insanı en çok yoran şeydir. Bir de ne zaman çıkacağımı bilmemek, insanın kaygılarını artırıyor." dedi.
"Şimdi gerekçeyi çok büyük bir merakla bekliyorum" diyen Özdağ, "Hakim çok zarifti, ama ben tarihe geçmesini isterdim. Türkiye'de bağımsız yargı olmasa da bağımsız yargıçların olduğunu gösterebilirdi. Kamuoyuna da adalet için hala umut olduğuna dair bir mesaj verebilirdi" dedi.
"TÜRKİYE’DE İKİ FARKLI HUKUK UYGULAMASI VAR"
İsrail-İran çatışmasının ardından gündeme gelen 'iç cephe' konusuna da değinen Özdağ, şunları söyledi:
"Benim ilk günden itibaren söylediğim şu oldu: Türkiye’de iki farklı hukuk uygulaması var. İktidara yakın olanlara farklı, muhalefettekilere farklı bir hukuk uygulanıyor. Ama bir milletin bir tek hukuku olmalı. Eğer destekleyenlere farklı, desteklemeyenlere ise düşman ceza hukuku uygulanırsa, milli birlik tesis edilemez."
"BU SÜREÇ BÜYÜK BİR SIKINTI YAŞIYOR"
Daha önce AKP-MHP-DEM Parti arasında yürütülen 'İmralı Süreci' etkisi sebebiyle tutuklandığı ifade eden Özdağ, İpek Özbey'in "Neden serbest bırakıldınız?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Bu süreç büyük bir sıkıntı yaşıyor. Sıkıntı, bu sürecin doğasındaki diğer hususlardan kaynaklandı. Ben, PKK terör örgütüne güvenilmemesi gerektiğini başından beri ifade ettim. PKK, "Türkiye beni yendi ve ben mağlup oldum" demeden, Türkiye ile müzakere yapılmaması gerektiğini söylüyorum. Bu yaklaşımımı her zaman savundum.
Hem Öcalan'ın hem de PKK'nın açıklamalarında bir zafer havası vardı. Birinci müzakere sürecinde de böyleydi. O zaman Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den randevu almıştım, onu ziyaret ettim ve kendisine yedi sayfalık bir rapor sundum.
Bu sebeple, PKK’nın ne yapacağını, ne yapmayacağını hem bir konu uzmanı olarak hem de Türk siyasi tarihinin içinde aktif birisi olarak çok iyi öngörebiliyorum."
