Yıllarca süren kısırlık mücadelesi

Yıllarca süren kısırlık mücadelesinden sonra sonunda ANNE OLMA şansına kavuştum. Oğlum Serkan şimdi üç yaşında. Kocamın bakışlarına ve benim inatçı ruhuma sahip.

Hayatımız mütevazıydı ama inanılmaz derecede istikrarlıydı.
Banliyöde bir ev.
Bir aile arabası.
Bir zamanlar umutsuzca hayalini kurduğum hayatın birebir aynısı.

Sonra oğlumuza bakan Elif hayatımıza girdi.

Elif, Serkan daha bebekken bizimle çalışmaya başladı.
Sakin, nazik ve kusursuz derecede dakikti.
Telefonuna asla dalmazdı.
Ona şarkılar söylerdi.
Uyusa bile Serkan’ı kucağında tutardı.
Duygularını herkesten daha iyi anlardı.

Onu sık sık halının üzerinde, Serkan kollarında uyurken bulurdum.
Bakışları sabitti…
Sanki o anı zihnine kazıyormuş gibi.

“Çocuğa gerçekten çok bağlanmış,” demişti kocam.

Gülümsemiştim.
“ÇOK ŞANSLIYIZ.”

Ama şimdi geriye dönüp baktığımda…
UYARI İŞARETLERİ apaçık ortadaymış.

Elif ailesinden hiç bahsetmezdi.
Bayramlarda izin istemezdi.
Özellikle Serkan’ın doğum günlerinde ekstra vardiya almak isterdi.

Hepsini görmezden geldim.

Ta ki ORTADAN KAYBOLANA kadar.

O gün eve erken gelmiştim.
Ellerim dolu, sesleniyordum:

“Elif?”

Ev ÖLÜ GİBİ SESSİZDİ.

Çantası yoktu.
Ayakkabıları yoktu.

Serkan ise beşiğinde, TAMAMEN GÖZETİMSİZ bir şekilde yatıyordu.

Mutfak tezgâhının üzerinde buruşmuş bir not vardı.
Üzerinde benim adım yazıyordu.

Kağıdı açmadan önce bile avuçlarım titremeye başlamıştı.

Yazıyı okurken yüzüm HAYALET GİBİ BEMBEYAZ oldu.

“Artık kalamam.

EŞİNİZ VE SERKAN HAKKINDAKİ GERÇEK içimi kemiriyor.

Üç yıl önce GERÇEKTEN NE OLDUĞUNU artık öğrenmelisiniz.”

Notu elimde tutarken dizlerimin bağı çözüldü. Tezgâha yaslanmasaydım yere yığılacaktım. Serkan beşiğinde mışıl mışıl uyuyordu; nefes alışverişi, bu evde hâlâ her şeyin normal olduğuna dair tek kanıttı. Ama not… Not evin içindeki havayı zehirlemişti.

“Üç yıl önce gerçekten ne oldu?”
Cümle kafamda yankılandı.

Üç yıl önce… Serkan’ın doğduğu yıl.
O yıl, kısırlık tedavilerinin sonuncusunu geçirmiştim. Aylarca iğneler, hastane koridorları, umutla umutsuzluk arasında gidip gelen geceler… Doktorum “Bu son deneme,” demişti. Hatırlıyorum; arabada ağlamıştım. Kocam direksiyona bakarak sessizce “Olacak,” demişti. Olmuştu da.

Ama Elif ne biliyordu?

Telefonuma sarıldım. Kocamı aradım. Açmadı. Mesaj attım: Acil. Hemen ara.
Serkan’ı kucağıma aldım. Küçük eli pijamamın yakasına tutundu. Onu öyle sıkı sardım ki bir an canını acıtacağımı düşündüm.

Elif’in odasına koştum. Çekmeceleri açtım. Dolap boştu. Hiç iz yoktu. Sanki burada hiç yaşamamıştı. Ama halının üzerinde, yatağın kenarında, bir saç tokası duruyordu. Onun tokası. Mavi. Elim titreyerek aldım. Elif her gün saçlarını o tokayla toplardı.

O anda kapı gıcırdadı. Kocam içeri girdi.

“Erken gelmişsin,” dedi, yüzümdeki ifadeyi fark etmeden.

“ELİF NEREDE?” diye bağırdım.Devamı sonrki syfda..
Reklamlar