Annemlere gidebilir miyim? dedi kadın. 6 ay oldu görmeyeli. Çok özledim onları.
Hayır.
Lütfen, söz veriyorum çok fazla kalmayacağım.
Hayır dedim.
Bir açıklama yap lütfen neden müsaade etmiyorsun.
Biliyorsun ki ailenin oturduğu ev ve maddi imkânları çok kısıtlı, senin sıkıntı çekmeni istemiyorum.
Mutluluğun bir fiyatı mı var?
Hayır dedim. Annenle baban memnunlar hallerinden. Sende benimle mutlu olmaya çalışsan iyi edersin artık!
Ben seninle mutluyum, sadece…
Yeter artık uzatma!
Evde çok sıkılıyorum. Senin bitmek bilmeyen toplantıların ve dünya kaygıların… Bense evde tek başıma… Çocuğumuzun olmayışı hepten yıkıyor beni. Sen aklını bir şeylerle meşgul ederken ben evde olmayan çocuğumuzla yaşıyorum.”…”Küçük münakaşanın ardından uyumuşlardı. Ertesi akşam adam elinde büyükçe bir kutuyla geldi işten. Eşinin meraklı bakışları içinde kutuyu açtı. Kocaman bir akvaryumdu bu. İçinde biraz su ve 4 balık. Kadının gözleri sevinçle parladı, eşinin yanağına kırgın bir öpücük kondurdu. Akvaryumun yanında verilen süslerle akvaryum güzelce süslendi. Yeterince su dolduruldu ve salonun en güzel yerinde büyükçe bir yer verildi 4 yeni misafire. Artık eşi evde olmadığı zamanlarda balıklarla ilgileniyor, sularını değiştiriyor, onlarla konuşuyor hatta birlikte müzik dinliyorlardı. Kadın 4 balığını da çok seviyordu fakat bir tanesi vardı ki onun yeri bambaşkaydı. Bembeyaz ve en az gövdesi kadar büyük kuyruğuyla tıpkı gelinlik bir kız gibiydi. O gece eşi geldiğinde ondan küçük bir akvaryum almasını istedi.