Bir huyu varmış çobanın. Her akşam saat dokuzda yatar sabah dokuzda kalkarmış. Böyle geç uyanan çoban olur mu demeyin, develer tellal iken olur. On iki saatlik döngüyü istisnasız tamamlarmış çoban. Olur da uyumakta gecikirse, yine on iki saati tamamlamak için geç kalkarmış. Hiç şaşmaz, ömrünün yarısını uyur yarısını uyanık geçirirmiş.
Bir gün evlenmiş çoban. Allah’ın gücüne gitmesin de o melun sıfatıyla, yanında tezeği misk-i amber kılan kokusuyla, toynağa dönmüş taş tırnaklarıyla bu musibeti kim koynuna alır ey okur?