Üç aylık kızım

Mehmet’in el yazısına baktım. O an kapıya vuruldu. “Hazır mısınız gelin hanım? Salona alıyoruz!” diye bir ses yükseldi. İçimde boğazıma kadar yükselen bir düğüm vardı. Bir cevap vermedim. Aynada kendime son bir kez baktım. Gelinliğimin eteklerini düzelttim. Saçımı elimle toparladım. Ve bir karar verdim. Ayağa kalktım.

Kağıdı dikkatlice katlayıp gelin buketimin içine sıkıştırdım. Kapıya doğru yürüdüm. Kapı kolunu çevirdim. Ve dışarı çıktım. Salona giden kalabalık koridora değil, gelin odasının karşısındaki yangın merdivenine yöneldim. Adımlarım hızlandı. İlk defa ciğerlerime tam bir nefes doldu. O apartman adresini bulacak, Mehmet’le hesaplaşacak, hayatımı kendim seçecektim. Beyaz oda arkamda kalıyordu. Bir daha oraya dönmeyecektim. — Artık özgürüm, diye fısıldadım kendi kendime. Ve yürüdüm
Reklamlar