Mustafa; _ O zaman bize başka çare bırakmadı, diyerek Şerife’nin elinde ki bidonu elinden alıp duvara fırlattı. Şerife’nin de elinden tuttu ve; _ Haydi gidiyoruz dedi. Şerife anlamadı, şaşırdı. Şaşkınlıkla; _ Nereye? Dedi. Mustafa; _ Tabi ki bize. Kaçıracağım seni. Hemen benimle geliyorsun. Diyerek elini tutup çekiştirmeye başlayınca Şerife gitmek istemedi ve; _ Babam beni evlatlıktan reddeder ve bir daha hiç affetmez. Seninle gelemem Mustafa. Diyerek elini sımsıkı tutan Mustafa’nın elinden çekmek istese de Mustafa bırakmıyordu. Mustafa Şerife’ye bakarak; _ Ya güzellikle gelirsin, ya da zorla dedi. Şerife gitmemek için direnince, onu çekerek zorla götürmeye başladı. Şerife’nin arkadaşına dönerek de; _ Sen de biraz daha bekle ve sonra Şerife gile git ve Mustafa Şerife’yi zorla kaçırdı de diye tembihledi ve hızlı adımlarla tek geldiği yolu çift olarak, Şerife’yi de sürükleyerek götürdü. Şerife’nin arkadaşı Mustafa’nın tembihlediği gibi bir süre bekledi ve daha sonra da Şerife’lerin eve gitti. Telaşla kapıyı çaldı. İçeriden Şerife’nin babası Hasan’ın gür bir sesle; _ Kapıyı alacaklı gibi çalan bu densiz de kim? Dediğini işitti. Ayak sesleri gittikçe yaklaşınca, Şerife’nin arkadaşının içini telaş kapladı ve korkmasına neden oldu. Mustafa’ya hiç engel olmaya çalışmadığından, içini pişmanlık kapladı. Kendini kötü hissetti ve eli ayağı korkudan titredi. Ayak sesleri kapıya iyice yaklaştı ve kapı hışımla açıldı. Kapıyı açan Şerife’nin babasıydı. Pala bıyıkları adamın yüzünü daha ciddi hale getirmiş, bir metre doksan santim boyu ve heybetli sesi ile kapıyı çalan genç kıza; _ Neden kapıyı kıracakmış gibi çalıyorsun Emine? Diye bağırınca Emine kekelemeye başladı ve Mustafa Şerife’yi kaçırdı diyerek olduğu yere düşüp bayıldı. Şerife’nin annesi ve kızkardeşleri Emine’nin başını sarmış onu ayıltmaya uğraşırken, Şerife’nin babası Hasan gür bir sesle oğullarını yanına çağırdı. _ Bacınız, yüzümüzü yere eğdirdi. Namusumuzu iki paralık etti. Artık onun bu evde yeri yok. Bu böyle biline. Mustafa’ya da haddi bildirile diyerek oğullarını Mustafa’nın evine gönderdi. Şerife’nin abileri babaları gibi uzun boyluydu ama Allah’tan huyları anaları gibiydi. Babalarının sözünü yere düşürmemek, hem de Mustafa’ya gözdağı vermek için Mustafa’yı bulup onu bir güzel dövdüler. Mustafa’nın yediği dayağı gören annesi aht edip yemin etti. _ Seni gelin diye bu evde tutarsam, aha şu yüzüme tükürsünler. Ben oğluma senden daha güzelini alacaktım, çirkin şey. Oğlum senin neyini beğendi de bir de senin uğruna bir araba dolusu dayak yedi? Diye söylenirken, gözleri nefret saçıyordu. Mustafa yediği dayakla yatak döşek yatarken, babasının getirdiği İmam Efendi gençlerin nikâhını kıydı. Mustafa’nın evlendikten kısa süre sonra askerlik kâğıdı geldi. Çiçeği burnunda yeni evli çift, daha yeni evlendikleri hâlde ayrı düşmüş, kocası birliğine teslim olunca, kaynanası ile olan imtihanı da başlamış oldu. Şerife’yi hiç sevmeyen kayınvalidesi onun herşeyine karışıyor, adeta hayatı ona zindan ediyor, Şerife’nin yüzünün hiç gülmemesi için elinden ne geliyorsa yapıyordu. Şerife, son günlerde sürekli öğürmeye başladı ama neden kustuğuna da anlam veremedi. Karnı yavaş yavaş büyümeye başlayınca hamile olduğunu anladı. Eşi çok yakında izne gelecekti, ona bu güzel haberi o zaman veririm, kim bilir ne kadar da çok sevinecek diye düşünüp, kendi kendine gülümseyip hayaller kuran Şerife, kaynanasının onun için yaptığı planlardan ise habersizdi. Oğlunun izne gelmesi yakındı. Ne yapıp etmeli bu kızı bu evden göndermeliydi. Şerife’nin gebe olduğunu çoktan farketmişti ama bu kızın doğuracağı torunu istemiyordu. Bu sebeple para ile adam tutup eve gönderdi. Kendi de komşuya gitti. Komşuya gider gitmez, rahatsızlandım. Beni evime götürürmüsün? Dedi. Devamı sonraki sayfada