Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gülden


Evimizin içi sağlam olursa…
Bundan da öte, ABD’nin Avrupa güvenliğinin sağlanmasında geri çekilmeye başladığı bir dönemde, yeniden şekillenmekte olan Avrupa güvenlik mimarisinin en mühim saç ayaklarından biri olduğumuz aşikar.

Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin yeniden canlanması için karşılıklı elverişli şartların da oluştuğunu görüyoruz.

Ancak her zaman dediğim gibi evimizin içi sağlam olursa bu gücümüzü dışarıya yansıtabiliriz. Yoksa önümüze çıkan tarihi fırsatı kaçırırız.

Bize yapılanlar İmamoğlu’na yapılmamalı

Son günlerde evimizin içinde maalesef bir türbülans baş gösterdi.

Daha bir sonraki seçimlere 3 seneye yakın zaman varken, bazı sorunlar siyasi diyalogla ve formüllerle çözülebilecekken böyle bir çalkantı içinde kalmak bizi ileriye götürmez.Vaktiyle Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve şahsıma yapılan haksızlıkları kamu vicdanının nasıl kabul etmediğini hatırlayalım. Benzer yanlışlıklar halkın iradesiyle belediye başkanı seçilmiş olan Ekrem İmamoğlu’na da yapılmamalı.

Saati geriye alma, benzer sıkıntıları tekrar yaşama lüksümüz yok. Buna zemin hazırlayacak girişimlere de hiç gerek yoktu.

Bu tür çalkantılar, Türkiye’de hiçbir kesime ne iktidara ne de muhalefete hayır getirmedi, getirmez de. Hukuk ve hakkaniyeti kaybetmemeliyiz. Yoksa Türkiye kaybeder.

Elbette ki yargıya konu olan meseleler usulünce ele alınmalı. Bunun da evrensel ilkelere yakışır olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Vaktiyle yaptığımız hukuki reformların bunun için olduğunu hatırlayalım.

Aksi halde bugünün sorunları, yarının yükü olarak karşımıza çıkar. Karşılıklı taktiksel atılan adımlar uzun vadede yolumuza taş olur.

Gerginliğin tırmanmasının hiçbir faydası yok
İktidar ve muhalefet arasında gerginliğin tırmanmasının hiçbir faydası yok. Böyle bir durum sürdürülebilir de değil.

Dolayısıyla bir sonraki seçimlere bu kadar süre varken, çatışma dili hakim bir siyaset izlemek yersiz olur. Yarının ne getireceğini şimdiden bilemeyiz.

Vatandaşları galeyana getirecek hamlelerden tabii ki kaçınılmalı. Bu dikkatli bir şekilde yapılırken, vatandaşların haber alma özgürlüğü de daraltılmamalı.

Bugün yaşananların ekonomiden dış politikaya Türkiye’nin yakın ve uzak geleceği için olabilecek etkileri iyi hesaplanmalı.

Dolaylısıyla bu gerginliğin bir an önce yatıştırılmasına ihtiyaç bulunuyor.Uzayabilecek ve çıkmaza sürüklenebilecek yargılamalardan kaçınılması önemli. Bu sürecin maksimalist bir anlayış içermemesi gerekir.

Daha önce, tüm ülke olarak özveriyle yerine getirdiğimiz Kopenhag ve Maastricht kriterlerini, “Ankara” kriterleri şeklinde yeniden canlandırmanın zamanı.

Siyasi ve ekonomik olarak canlandıracağımız reformlarla rüşvet, çeteleşme, şeffaflık ya da hesap verilebilirlikte kusur gibi bugünümüzde yeri olmaması gereken konuların önüne otomatik geçilecektir.

Dünyanın ve bölgemizin içinden geçtiği bu çetrefilli süreçte evimizin içinde kutuplaşmanın zamanı değil.

Ortak amacın hukukun üstünlüğü ve demokratik değerler kapsamında Türkiye’yi daha ileriye taşımak olduğunu biliyoruz. Unutmayalım ki bunun dışındaki yollar Türkiye’ye ne mutluluk ne de refah getirir.”

Reklamlar