Yüzünü gördüğüm anda benzerlik inkâr edilemezdi.
Onunla tanışmak korkutucuydu.
Ama birlikte oturduğumuzda beklenmedik bir şey oldu: huzur.
Öfkeli değildi.
Minnettardı.
Bavulu kırılgan bir hediye gibi ellerinde tutup,
“Bu… çok şeyi açıklıyor,” dedi sessizce.
O an her şeyi değiştirdi.
Bavul artık sadece bir sır değildi.
Kayıpla anlayış, geçmişle bugün arasında kurulmuş bir köprüydü.
Kemal gerçeği kötü niyetle saklamamıştı.
Acıdan saklamıştı.
Bugün Mert ailemizin bir parçası.
Acı tamamen kaybolmadı ama hafifledi.
Kemal’i hâlâ özlüyorum.
Ama artık o bavulu düşündüğümde ihanet görmüyorum.
Karmaşıklık görüyorum.
İnsanlık görüyorum.
Ve şunu anlıyorum:
Aşk—gerçek aşk—asla hayal ettiğimiz kadar basit değildir.
Kemal, gittikten sonra bana son bir ders bıraktı.
Hayat gizli ipliklerden oluşur.
Ve bazen o iplikleri keşfetmek, hiç beklemediğimiz bir iyileşmeyi beraberinde getirir.