Yaklaşık on yaşındaydı. Zayıftı. Kirliydi. Bir battaniyeye sarılmıştı. Kolu ilkel bir askıyla tutturulmuştu.
Büyükannesi kelepçelerle götürüldü. Hiç tepki vermedi.
Kız çocuğu haftalar önce kayıp olarak bildirildiği anlaşıldı. Savunmasızdı. Kolayca kandırılmıştı.
Eve döndüğümde kızımı kollarıma aldım.
“Bodrumda gördüğün kızı polis buldu,” dedim.
“Şimdi güvende.”
Bir süre sustu. Sonra fısıldadı:
“Sana söylemekten korkuyordum.”
“Biliyorum,” dedim.
“Ama yine de söyledin. Cesur olmak işte bu.”
O gece, uyuyana kadar odasında kaldım.
Bir çocuğun, en küçük sesiyle bile dünyayı nasıl değiştirebileceğini düşündüm.
Kahramanlar her zaman yüksek sesle konuşmaz.
Bazen fısıldarlar.
Bazen bir oyuncak ayıya sarılırlar.
Ve bazen, sadece dinleyen bir anne yeterlidir.