5 yaşındaki kızımı

5 yaşındaki kızımı bir geceliğine büyükannesinin evinde bıraktım. Ertesi sabah kızım bana fısıldadı:
“Anne, büyükannem gördüklerimi sana asla anlatmamam gerektiğini söyledi.”

“Tatlım, ne gördün?” diye sordum.
Cevabı beni hemen polisi aramaya itti…

5 yaşındaki kızımı büyükannesinin evinden aldığımda, günümün en kötü kısmının bittiğini düşünmüştüm. Sadece bir geceliğine kalmıştı. 24 saatten az bir süre geçmişti. Her zamanki gibi ön verandaya çıktığımda, bana doğru koşarak gelecek, o çılgın ve heyecanlı gülümsemesiyle boynuma sarılacaktı.

Ama öyle olmadı.

Yavaşça dışarı çıktı. Oyuncak ayısını sıkıca tutuyordu. Gözleri yere bakıyordu.

Çömeldim ve kollarımı açtım. Bana sarıldı ama sarılışı farklıydı. Sanki bırakmak istemiyordu. Arabaya bindik. Emniyet kemerini bağladım ve eğlenip eğlenmediğini sordum. Hemen cevap vermedi. Sadece camdan dışarı baktı.

Sonra öne doğru eğildi ve beni donduran bir şey fısıldadı:

“Anneciğim, büyükannem gördüklerimi sana asla anlatmamam gerektiğini söyledi.”

Emniyet kemerim bir anda çok sıkı gelmiş gibi hissettirdi.
“Tatlım, ne gördün?” diye sordum.

O iri kahverengi gözleriyle bana baktı. Anlattıkları ellerimi titretti. Beklemedim. Telefonumu çıkardım ve polisi aradım.

32 yaşındayım. Sessiz bir mahallede yaşıyorum ve bir devlet okulunda öğretmenlik yapıyorum.
Ama hepsinden önemlisi, ben bir anneyim.

Beş yaşında bir kızım var. Zeki, hassas ve benim için her şey. Eşimi üç yıl önce bir trafik kazasında kaybettim. Yağmurlu bir gecede eve dönerken bir kamyon kırmızı ışıkta geçti. Polis, olay yerinde hayatını kaybettiğini söyledi.

O sırada kızımı uykuya yatırıyordum. Telefon çaldığında ellerim o kadar titriyordu ki telefonu tutmakta zorlandım.

O daha iki yaşındaydı. Babasının neden eve hiç gelmediğini anlayamıyordu. Haftalarca ne zaman döneceğini sordu. Cevabım yoktu. Sadece sessiz sarılmalar vardı.

Bu kayıp her şeyi değiştirdi. O zamandan beri sadece ikimiz varız. Günlerimiz uyku öncesi hikâyeler, makarna yemekleri ve farklı çoraplarla geçiyor. Birlikte alışveriş yapıyoruz, aynı şarkıyla dişlerimizi fırçalıyoruz ve o uyuyana kadar yanımda kalmam konusunda ısrar ediyor.

Bazı geceler, sadece nefes alışını dinlemek için odasında daha uzun süre kalıyorum. Evde tek yetişkin olmanın ne kadar sessiz olabileceğini o zaman öğrendim. Bir çocuğu tek başına büyütmek zor. Korkutucu. Her küçük ateş çok büyük geliyor. İşte geç kaldığım her gün, onun terk edildiğini düşüneceğinden korkuyorum.

Ama üstesinden geliyoruz. O bana amaç ve güç veriyor.

Onun hayatını, birisi eksik olsa bile, tamamlanmış hissettirmeye çalışıyorum.

Büyükannesi, onun büyüdüğü eski bir çiftlik evinde, şehirden yaklaşık kırk dakika uzakta yaşıyor. Kazadan sonra yardım teklif etti ama ilişkimiz her zaman karmaşıktı. Kibar ama mesafeli, soğuk biriydi. Kızımla aramızda bile sürekli bir gerilim vardı.

Sanki çatlak bir köprünün iki ucunda durmuş, kimin hareket edeceğini bekliyorduk.

Beni hiçbir zaman gerçekten onaylamadı. Bunu sözlerle değil, bakışlarıyla hissettirdi. Yine de o kızımın büyükannesiydi ve kızımın babasının ailesini tanımasını istiyordum. Kendi duygularımın buna engel olmasını istemedim.

Son birkaç yıldır kızımın onun yanında birkaç öğleden sonra geçirmesine izin verdim. Hiç gece kalmadı. Hep kısa ziyaretlerdi. Yakınlarda olduğumdan emin oldum. Kızım şikâyet etmedi.

Geçen ay okulumuzda hafta sonu süren bir etkinlik vardı. Bir geceliğine ayrı kalmamız gerekiyordu. Yardım eden kardeşim şehir dışındaydı. Annemle babam uzakta yaşıyordu. Tek bir seçeneğim kalmıştı.

Büyükannesini arayıp kızımı bir geceliğine alıp alamayacağını sordum. Uzun bir sessizlik oldu. Sonra,
“Onu iki saatten fazla bana ne zaman bırakacağını merak ediyordum,” dedi.

Bu bir uyarı işareti olmalıydı. Ama görmezden geldim.

Kızımı bıraktığım sabah yağmur yoktu ama o uğur böceği desenli yağmur çizmeleriyle zıplıyordu. Atıştırmalıklar, yedek kıyafetler, uyku kitabı… Hepsini hazırladım. Diş fırçasını iki kez kontrol ettim. Çantasına acil durum numaralarını koydum.

Kapıda gerginliğimi gizlemeye çalıştım. Büyükannesi başını bile kaldırmadan çantayı aldı.
“İhtiyacı olan her şey var mı?” diye sordum.
“Bir geceliğine torunuma bakabilirim,” dedi.

Kızım endişeli değildi. Kitabının ilk sayfalarını kendi başına okuyabildiğini göstermekten gurur duyuyordu.

Ertesi sabah döndüğümde, içimdeki sıkıntı geçmemişti.

Eve vardığımda her şey sessizdi. Perdeler kapalıydı. Müzik yoktu. Çizgi film sesi yoktu.

Kapıyı açtığında beni içeri davet etmedi.
“O oturma odasında,” dedi.

Kızım kanepenin kenarında oturuyordu. Dizlerini karnına çekmişti. Bana baktı ama gülümsemedi.

Arabaya bindik. Emniyet kemerini bağladım.
“Büyükannen sana iyi baktı mı?” diye sordum.

Cevap vermedi. Sonra fısıldadı:
“Anne… Bodrumda bir kız vardı.”

Dünya daraldı.

Bir odadaydı. Büyükannesi onunla konuşmamasını söylemişti. Gerçek olmadığını söylemişti ama gerçek gibiydi. Battaniyesi vardı ama yatağı yoktu. Ağlıyordu. Kolunun ağrıdığını söylemişti.

Eve döndüm. Kızımı oyaladım. Sonra mutfakta polisi aradım.

Bir süre sonra polisler geldi.

Bodrumda gizli bir oda vardı.

Orada bir kız çocuğu bulundu.

Hayattaydı.devamı..

Reklamlar