Ve zamanla, o küçük kızları dünyaya geldi. Komşuları, durumlarını bildikleri için bebeğe bolca hediye getirmişlerdi. O kadar çok hediye almışlardı ki, çocuk bir yaşına kadar kıyafetlerini bu hediyelerle giymişti. Aradan yıllar geçtikçe, maddi durumları biraz daha düzelmişti. Adam, tatil günlerinde mahalle mahalle gezip simit satıyor, kadın ise evlere temizlik yapıyordu. Bir akşam, adam karısına şöyle dedi: "Hanım, tek çocuk çok zor. Bir gün biz toprağa gittiğimizde bu kızımız kimsesiz kalacak. Gel, bir kardeş yapalım, en azından birbirlerine destek olurlar." Kadın, kocasının bu sözlerini doğru buldu ve "Olur," dedi.
Bir yıl sonra, Allah onlara ikiz bir kız ve bir erkek verdi. Bir anda üç çocuk olmuşlardı, ancak hiçbir şekilde şikâyet etmediler. Her zaman olduğu gibi, "Veren Allah, rızkını da verir," diyerek şükrettiler. Zaman ilerledikçe, çocuklar büyüdü, okula başladılar ve sonunda üniversiteye kadar geldiler. Bir gün, işyerinin kapanmasıyla ikisi de işsiz kaldılar ve ellerine geçen tazminatla çocuklarının evlenme masraflarını karşılamak için birikim yapmaya başladılar. Ebeveynler, varlıklarını yokluklarını çocuklarının eğitimine adadılar. Öyle ki, kendi üstlerine yeni elbise almaktan vazgeçip, parayı çocuklarını okutmak için harcadılar.