Başarır’ın bir diğer çıkışı da 1980 darbesiyle ilgili oldu. Darbe döneminde CHP liderlerinin cezaevinde olduğunu, mevcut Cumhurbaşkanı’nın ise o dönemde siyasi bir baskıya uğramadığını hatırlatarak, demokrasi mücadelesinin kimler tarafından verildiğine dair bir tartışma başlattı. Bu ifadeler, özellikle demokrasi ve darbe karşıtlığı söylemini sıkça kullanan AK Parti’ye yönelik açık bir meydan okuma olarak yorumlandı.
Ali Mahir Başarır’ın Meclis’teki bu sert üslubu, bazı çevrelerce “aşırı” ya da “gerilimi artırıcı” olarak nitelendirilse de, muhalefet destekçileri arasında kararlı bir duruşun sembolü olarak kabul ediliyor. Kamuoyunda özellikle genç seçmen nezdinde dikkat çeken bu tarz, partiler arası dengeyi sadece oy oranlarıyla değil, söz söyleme gücü ve etkisiyle de şekillendiriyor. Siyasi polemiklerin ve sert tartışmaların sık yaşandığı bir dönemde, Başarır gibi isimlerin Meclis kürsüsünü güçlü bir söylem alanına dönüştürmesi, muhalefet cephesinin görünürlüğünü artırırken, iktidar cephesine de savunma zorunluluğu getiriyor.
Siyasi iletişimin bu derece keskinleştiği bir atmosferde, sözlerin gücü yalnızca geçici tartışmalar yaratmakla sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda kamuoyunun algısını, siyasal güveni ve seçim dönemlerindeki karar verme süreçlerini doğrudan etkileyen bir araç haline geliyor. Başarır’ın çıkışları da tam bu noktada, sadece Meclis salonlarında değil, sokakta, sosyal medyada ve haber bültenlerinde yankı buluyor. Bu da siyasi temsilin yalnızca oyla değil, kararlılıkla ve cesaretle de yürütüldüğünü gösteriyor.