Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Cumhurbaşkanı adayı ve istanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na destek eylemlerinde gözaltına alınan ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla 43 gündür tutuklu bulunan gençlerin aileleri, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde bir araya geldi.
Tutuklu bulundukları “Cumhurbaşkanına hakaret” dosyasında henüz iddianameleri hazırlanmayan gençler, aynı zamanda "Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçlamasıyla başka bir dosyadan daha yargılanıyor. Hem çocuklarının hem kendilerinin yaşadığı süreci değerlendiren anneler ise Anneler Günü hediyesi olarak çocuklarının serbest bırakılmasını istedi.
24 Mart günü gözaltına alınan ve sonrasında tutuklanan gençlerden birinin annesi Fatma Şahin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, “Lütfen elini vicdanına koy ve sadece kalbinin sesini dinle. Başka hiçbir şey yapma” dedi.
Şahin, konuşmasının devamında TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder'in Atatürk Kültür Merkezi'nde yapılan anmasının CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yapılan saldırıyı hatırlatarak şunları söyledi:
'ÖZEL'E SALDIRAN VE İKİ ÇOCUĞUNU ÖLDÜREN ADAM DIŞARIDA'
“Benim hasta bir çocuğum var ve down sendromlu. Bizim çocuklarımızın hiçbir şey yapmadığını devlet ve tüm insanlarımız biliyor. Özgür Özel'e saldıran ve iki çocuğunu öldüren adam dışarıda, aramızda geziyor. Belki Özgür Özel'e yaptıklarını bir aileye veya bir gence de yapabilir. Bakın benim evimin içerisinde bir çocuğum var. Beni bekleyen çocuğum var. Ben her seferinde çocuklarıma gidip de abiniz gelecek veya gelmeyecek demekten yoruldum. Sesimizi duyun. Bakın bütün anneler burada. Hepimiz perişanız ve çok güçsüz bir haldeyiz. Lütfen, rica ediyorum artık sesimizi duyun ve buna bir son verin. Bakın yine söylüyorum, Özgür Özel’ e vuran ve iki çocuğunu öldüren adam dışarı çıkmış. Bizim çocuklarımız ne yaptı? Lütfen bunu bana söyler misiniz? Allah rızası için bunu bir elinizi vicdanınıza koyup söyler misiniz? Bizim çocuklarımız ne yaptı da orada yatıyor? Bizim bilmediğimiz bir şeyler varsa söyleyin ki biz de buna bir son verelim ama yok, çocuklarımızın hiçbir suçu yok.”
'ÇOCUĞUM, 'ÜMİDİMİ KESTİM’ DİYOR'
“Yazıktır, günahtır. Hasta olan anneleri var, hasta olan babaları var, onları bekleyen aileler var. Lütfen rica ediyorum ya. Artık sesimizi duyun. Bakın hiçbir şekilde size hakaret eden bir çocuk yok. Neden sürekli çocuklarımız bunlarla yargılanıyor? Ya bizim çocuklarımız kalem tutsun, kitap okusun, ailelerine ve devletimize sahip çıksın diye yetiştiriyoruz ve siz bize kalkmış ‘Buna hakaret etti, şuna hakaret etti’ diyorsunuz. Ben bir anne olarak bunu kabul etmiyorum. Çocuğum tutuklanalı 43 gün oldu ve bana çocuğum ne diyor biliyor musun? ‘Anneciğim artık yoruldum, ümidimi kestim’ diyor. Benim çocuğum 19 yaşında. Benim evimin içinde engelli çocuk var. Ben her gün o çocuğu hastaneye götürüp, getiriyorum. Her gün o çocuğumla ilgilenmek zorundayım ama orada yatan da benim çocuğum. Hangi birini bırakayım? Ne olursun söyler misin Cumhurbaşkanım? Senden tek bir ricam var, bunu bana söyler misin? Lütfen yani elini şuraya koy ve sadece kalbinin sesini dinle. Başka hiçbir şey yapma. Senden bir anne olarak bunu rica ediyorum. Başka da hiçbir şey söylemiyorum.”
TUTUKLU ÖĞRENCİLERİN MEVCUT DURUMU
Tutuklu gençlerden bir diğerinin annesi Candan Doğan ise, şunları anlattı:
“Biz bugün buraya vicdanlara seslenmeye geldik. Özellikle Cumhurbaşkanına sesleniyorum. Evlatlarımız 43 gündür tutuklu. Biz de 43 gündür anne baba olarak tutukluyuz. Benim oğlumun bir kardeşi var. Arkadaşımın kardeşi var. Ben Cumhurbaşkanına seslenmek istiyorum artık. Lütfen çocuklarımızı serbest bırakın. 43 gündür cezaevindeler. 43 gündür mücadele veriyoruz. Onları orada gidip gördüğümüzde inanın o kadar kötü oluyoruz ki... Yani eve geldiğimizde kendimize gelemiyoruz. Çocuklar bir umutla yüzümüze bakıyorlar ama biz hiçbir açıklama yapamıyoruz. Hiçbir şey söyleyemiyoruz. O yüzden yalvarıyorum, artık çocuklarımızı serbest bırakın. Ben herkesin vicdanına sığınıyorum. Sizin de vicdanınıza sığınıyorum. Çocuklarımızı serbest bırakın.
ANNELER GÜNÜ GELİYOR: 'ÇOCUKLARIMIZA SARILMAK İSTİYORUZ'
“Anneler Günü geliyor. Biz çocuklarımıza sarılmak istiyoruz. Birileri bizim görüşümüzü kısıtlamasın. Benim çocuğum 18 yaşında. 45 dakika veriyorlar bana. Şimdi çarşamba günü biz görüşe gideceğiz. Orada 45 dakika göreceğiz çocuğumuzu. Hangi anne annenin yüreği dayanır ki. Tamam biliyorum. Sağlar, oradalar ama hayatın neler getireceğini bilemiyoruz. Ben niye 43 gün çocuğumdan ayrı kalayım ki? Benim için bir saniyesi bile önemli. O yüzden gerçekten vicdanlara sesleniyoruz. Ağlamak istemiyorum, çocuğum görsün istemiyorum ama artık tut tut tut bir yere kadar...”
HEM OĞLU HEM KARDEŞİ TUTUKLU...
Hem oğlu hem de kardeşi tutuklu bulunan Tülay Yıldız, şu şekilde konuştu:
“Benim hem oğlum hem de kardeşim içeride. Dayı yeğen aralarında birer yaş var. Biri 19 yaşında, biri 18 yaşında. Yani şöyle bir şey düşünün; bir anne olarak açık görüşe gidiyorsunuz, anneye bir sınır koyuyorlar. Çocuğunu görebilmek için 45 dakika.... Ben şahsım adına battaniyeyi yüzüme çekiyorum, tamamen irtibatı kesiyorum bir müddet. Çocuklarımızı bıraksınlar artık. Biz de Anneler Günü'nü doyarak yaşayalım. Bize de böyle bir hediye versinler. Çünkü işimizi gücümüzü bıraktık artık. Döküldük... Sürekli yollarda ve buradayız ya...Artık yeter!
ANNELERDEN 'SERBEST BIRAKIN ÇAĞRISI'
“Her hafta çarşamba günü telefonla görüşüyoruz. Her ayın ilk haftası açık görüş var. Her ayın ilk haftasını iple çekiyoruz... Umutla hep dua ediyoruz. Sadece bekliyoruz. Elimizden hiçbir şey gelmiyor. Avukatlardan bir haber alabilmek için bile... Gördünüz mü, nasıllar? Bizim yerimize öpün, bizim yerimize sarılın diyoruz. Onlar sarılınca bile sanki ben sarılmışım gibi hissediyorum çocuğuma. Bu hakikaten bir zulüm artık. Özellikle de biz annelere çok ciddi bir zulüm. Anneler Günü'nü anneler gibi yaşatsınlar bize. “
'OĞLUM, ‘GÜVENDE HİSSETMİYORUM BURADA’ DİYE AĞLADI'
43 günün çok zor geçtiğini aktaran anne Emine Çepniler ise, şunları söyledi:
“Anneler Günü hediyesi istiyoruz. Çok zor geçti 43 gün. Hiçbirimiz işimize, gücümüze bakamadık çaresizlikten. Çocuklarımızı göremedik. Kimse bunu yaşamasın ya. Hiçbir şey yapmadılar ve içerideler. Onlar da sebebini bilmiyor. Artık yoruldular, beklemekten de yoruldular. İçeride artık sabırsızlanmaya başladılar. Huzursuzlar. Benim oğlum dirayetlidir. Hepsini idare eden, ‘Sağlam durun, halledeceğiz’ diyen bir çocuk olmasına rağmen ilk Silivri'ye gittiğimizde ben çocuğumun ağladığını gördüm. ‘Bir an önce alın bizi buradan. Ne yapabiliyorsanız yapın ve bizi buradan çıkartın. Güvende hissetmiyorum burada’ diye ağlamıştı. O gün bugündür daha görmedim çocuğumu.”
Yeniçağ