Rahmetli annemin evini

Cenazeden sonra İstanbul’a döndüm ama sanki ruhum hâlâ o evdeydi.

Evde yabancı gibi dolaşıyordum. Buzdolabında küflenmiş yemekler, ekşimiş süt…
Mutfağın ortasında durup açılmamış bir kahve paketine bakarken onu ne vakit aldığımı bile hatırlamadığımı fark ettim.

Aynaya bakıp kendime fısıldismim:

“Toparlan Elif. Annen huzurda. Sen de yoluna bakmalısın.”

Ama huzur gelmedi.

O gece Zeynep’ten bir e-posta geldi.

Konu başlığı:
“Annemizin Vasiyeti.”

Dosyayı açtığımda kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

Ve çıktı.

Ev…
Biriktirdiği para…
Tüm eşyalar…

Hepsi Zeynep’e bırakılmıştı.

Benim ismim yoktu.
Tek bir satırda bile.

Yanlış okuduğumu düşündüm. Defalarca denetim ettim.

Ama yoktum.

Arismim.

“Zeynep… Vasiyeti okudum. Bu… doğru mu?”

“Evet,” dedi soğukkanlılıkla.
“Annem her şeyi bana bırakmak istemiş. Senin esasen sistemin var. İşin, hayatın…”

Sesi titremedi.

Ama benim içimde bir şeyler paramparça oldu.
Reklamlar