Eski çağlarda insanlar ısı, güneş ışığı, ya da sudan faydalanarak onların insan bedeni üzerindeki etkilerini öğrenmeye çalışmıştır. Ot ve bitkilerin tedavi edici etkisini gözlemlemiştir. Açıklanamayan, nedenleri bulunamayan hastalık nedenleri doğaüstü güçlere bağlanmıştır. Bu dönemde mistik güçleri olduğu düşünülen büyücü ve sihirbazların, iyileştirme uygulamaları yer almıştır.
Ortaçağda ise tıp alanında rahip hekimler yer almaktaydı.
Hastalık ya insanın günahları için cezalandırma veya bir büyünün sonucu olarak
kabul edilirdi. Tedavi metotları arasında dua, tövbe etme, azizlerin yardımı
gibi usuller vardı. Ortaçağ tıbbında doktorların çoğu din adamı oldukları için
kilise kan dökmez anlayışıyla cerrahi hekimlerin elinden alındı. İtalya ve
Güney Fransa’da bazı hekimler cerrahi alanında çalışmaya devam ettiler.
Anestetik olarak uyuşturucu sünger ve cerrahide bıçak kullanımı bu bölgelerde
görülmüştür.
Ortaçağın tıp tarihi açısından önemli özelliklerinden biri
salgın hastalıklar dönemi olmasıdır. Salgın hastalıklar medeniyetin, şehirleşmenin,
ticaretin yaygınlaşmasıyla ortaya çıkmıştır. Farklı salgınlar farklı kıtalarda
büyük yıkımlara sebep oldu. Örneğin
Avrupa’da veba, Aztekler ve Inkalar’da çiçek hastalığı, Avrupa’da frengi bu
hastalıklara örnek olarak verilebilir.