Home
18 Şubat 2025 ( 0 izlenme )
Reklamlar

Mandacı bir talep: Yabancı hakem

Önümüzdeki hafta Galatasaray Fenerbahçe maçı var. Neyi tartışıyoruz; Maçı yabancı hakem yönetsin mi yönetmesin mi? Hakem ithalatı çözüm mü? Sağlık sistemi sorunlu diye doktor, hemşire mi ithal edelim? Eğitim sistemi sorunlu diye, öğretmen, müdür mü ithal edelim? Bu mandacılık değil de ne?

NADİR TEMELOĞLU

Bu köşede okurlarımız pek spor okuma fırsatı bulamıyor, farkındayız.

Fakat içeriği hem spor hem de politik olan bir konuyu ele alma zarureti doğmuştur.

Maalesef emperyalist düzenin getirdiği mafya sistemi, siyasetteki ve toplumdaki çürümenin yanı sıra sporu da bitiriyor. Vatandaşlar, tribünlerde de ikiye bölünüyor. Kavga, dövüş, sahada hakem, kulüp başkanı dövmeler, usulsüzlükler, şike tartışmalar, kumar oynayan hakemler, bahis skandalları, dönen büyük paralar, rant devşirmeye çalışanlar… Futbola da tam anlamıyla bu kara düzen hâkim oldu.

Tabiî herkesin gözü önümüzdeki hafta yapılacak olan Fenerbahçe-Galatasaray büyük mücadelesine çevrildi.

CHP’de adaylık tartışmaları: Siyasî hırslar, şehirlerin İhmali ve liderlik zafiyeti
0:00 / 0:00
CHP’de adaylık tartışmaları: Siyasî hırslar, şehirlerin İhmali ve liderlik zafiyeti
0:00 / 0:07
Detaylar

Bir süredir başlayan bir tartışma var: “Derbide yabancı hakem mi olacak?”

Bu talebi Ali Koç dillendirdi.

TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, “Bize iki kulüpten gelen böyle bir talep yok. İki kulüpten de, yani hem Fenerbahçe’den hem de Galatasaray’dan 'Derbiyi yabancı hakemin yönetmesini talep ediyoruz, bu konuda gereğinin yapılmasını istiyoruz' diye bir talep gelirse, Türkiye Futbol Federasyonu olarak oturup, bu talebi enine boyuna değerlendiririz.” dedi.

Hürriyet yazarı Mehmet Arslan, “Derbiyi yabancı hakemin yönetme ihtimali %51!” diyor. Sabah yazarı Murat Özbostan, “Adı geçen yabancı hakem için en kuvvetli aday, Sloven hakem Slavko Vincic…” diye yazdı. Milliyet’ten Mustafa Anıklı, “Yabancı hakemin hukuksal boşluğu!” yazısında madde madde durumu yazdı. Görünen o ki, önümüzdeki günlerde bu konu çokça tartışılacak.

FUTBOLUN BİTİŞ DÜDÜĞÜ

Elbette sporda sıkıntılar olabilir. Ama esas futbolun bitiş düdüğü kendi ülkesine, insanına, yöneticisine, federasyonuna, hakemine, sporcusuna güven bittiği zaman çalınır.

Maalesef ekonomideki ithalatçı kafası, yeşil sahalara da yansıdı.

İyi futbolcu yetiştirmek, altyapıya yatırım yapmak yerine sporcu alıyoruz. Sadece ara transferde ligimizde yapılan Süper Lig takımları, 58 transferin 33'ünü yurt dışından oldu.

Şimdi de iyi hakem yetiştirmenin yollarını aramak yerine hakem ithalatını tartışıyoruz.

Bu iş dipsiz bir kuyu. Sonu yok.

Sağlık sistemi sorunlu diye doktor, hemşire mi ithal edelim?

Eğitim sistemi sorunlu diye, öğretmen, müdür mü ithal edelim?

Ekonomi kötü diye yabancı ekonomist mi ithal edelim? Kendi mandacı ekonomistlerimiz yetmiyor mu zaten?

Zaten çoban, buğday, angus ithal ediyoruz yetmiyor, üretim az diye çiftçi mi ithal edelim?

Cumhubaşkanı’nı kötü bulabiliriz, başımıza yabancı birini mi oturtalım? Bu mandacılık değil de nedir? 100 yıl önce, “Biz iyi yönetemiyoruz, ABD-İngiliz mandasına girelim” demekten ne farkı var bunun?

Peki bu talebi yapan kulüp yöneticileri kötü kulüp yönetince, yarın taraftar istedi diye yabancı kişileri mi getirecekler? Kulüpleri satanlar olduğunu, satma niyetinde olduğunu zaten biliyoruz.

Bu yanlışlar birike birike futbol ve spor bu hale geldi.

İthalatçı kafası ile bir yere varamayız.

Hatasıyla sevabıyla sporcu bizim, hakem bizim yönetici bizim.

Bize “mandayı ve himayeyi reddeden” bir Sivas Kongresi kararlılığı lazım.

Önce mandacı ve ithalatçı kafasından kurtulalım.

Doğru programla, doğru sporcu, doğru yönetici, doğru insan yetiştirelim.

Sporun erdemlerine oyuncusuyla, kulübüyle, taraftarıyla hep birlikte yeniden sarılalım.

Ekonomide üretim devrimi nasıl şartsa, sporda da üretim devrimi o kadar elzem.

Basına önemli bir uyarı geldi

SAYGI ÖZTÜRK-SÖZCÜ

Basın İlan Kurumu (BİK) gazetelerin tirajına, internet haber sitelerinin okunma sayılarına göre resmi ilan dağıtımı yapıyor. Yeri geliyor, gazetelerin, internet sitelerinin resmi ilanlarını kesiyor, geçici olarak donduruyor. Bunların hepsinde verilen kararların doğru olduğu söylenemez. Yerel gazeteler kapanıyor. O yüzden birçok gazete sahibi bir araya getirilip tek gazetede birleşmeleri sağlanıyor. Bir yandan da belirli sayıda kadrolu eleman çalıştırma zorunluluğu var. Gazeteler, siteler kazanamadığı için çoğu ödeme yapmakta zorlanıyor ya da farklı yollara giriyor.
BİK Genel Müdürü Cavit Erkılınç, Konya’da yapılan bölge toplantısında önemli uyarılarda bulundu. BİK Analitik Sistemine yönelik manipülasyon teşebbüsünde bulunan internet haber sitelerini çok iyi bildiklerini belirtti. Erkılınç, “Şimdiye kadar sabrettik, uyarmakla yetindik. Ama artık bıçak kemiğe dayandı. Hileli yöntemlere başvurduğunu tespit ettiğimiz internet haber sitelerine ‘ağır ihlal’ maddesini uygulamaya başlayacağız. İhlali yapan internet haber sitesi, resmi ilan yayımlama hakkını kaybedecek ve yeni yayın sayılacak” dedi. (…)
İnternet haber sitelerine resmi ilan verilmeye başlanmasından sonra, BİK’in belirlediği izlenirlik okunurluk sayılarının, bot hesaplardan sahtecilikle tutturulduğu ise BİK’in kurduğu sistemle artık belirleniyor. Anadolu’da, gerek yazılı basın, gerekse internet haber sitesi olarak, gerçek kadrolarla “nitelikli” gazetecilik yapanların hakları yeniyor.

ÇOK SESLİLİK BU DEĞİL

Kurallara uyan, nitelikli gazetecilik yapma uğruna ağır giderlerin altında ezilen gazeteler ve internet haber siteleri haksız rekabet mağduru oluyor. Nitelikli gazetecilik yapılmadıktan sonra, çok yerel gazete veya çok internet haber sitesinin varlığı, çok seslilik veya demokrasi anlamına gelmiyor.

 

Ramazan geliyor diye fiyatlar uçtu

TURGAY GÜLER-AKŞAM

Çarşıda pazarda markette yine etiketler uçuşa geçti. Kanat taktılar adeta. Et fiyatlarındaki artış durdurulamıyor. Süt ürünlerinde de öyle. Ramazan geliyor ya!
Ramazan zammı!
Öyle böyle değil!
Dünyanın en pahalı etini tüketen ülkelerden biriyiz. Niye böyle? Bahane çok; girdisi, çıktısı, yem fiyatı.... Yalan, buz gibi yalan! Bahane!
Yahu Bulgar'da, Yunan'da daha ucuz. Onların hayvanları taş mı yiyor, kum mu yiyor, çakıl mı yiyor? Ot yemiyor mu? Ya Avrupa'dakiler?
Türkiye'de üretilip marketlerde satışa sunulan bir ürün Suriye'de daha ucuz. Almanya'da da! Gürcistan'da da! Şaka gibi! Yahu biz üretiyoruz biz!
Ramazan kolilerinde de fiyatlar uçtu. Hem de koliler küçüldü! Ayıptır, günahtır, ahlaksızlıktır, vicdansızlıktır, insafsızlıktır...
Mercimek, nohut, pirinç, bulgur, fasülye... Yahu bunlar eskiden raflarda ya bir kiloydu ya da yarım! Şimdi sekiz yüz gram dokuz yüz gram. Alan bir kilo zannediyor. Üç kağıda bakın. Fiyattaki fahiş artışlar da böyle gizleniyor.
'Yarım yağlı tereyağı' ne demek Allah aşkına?
Yağsız süt daha pahalı. Sorsan elli bahane üretir ama yalan! 'Tost kaşarı' diye bir şey uydurmuşlar. Nasıl yapıldığına baksanız eve sokmazsınız!
Ya o sürülebilir peynirler! Çocuklarınıza yediriyorsunuz! Yedirmeyin Allah aşkına!
Zeytin yağı zannedip aldıklarınız zeytinyağı değil! Süslü şişeler, tenekeler, afili isimler... Ama tırt! Peynire margarin katmak sanırım şeytanın aklına bile gelmezdi.
Ramazan geliyor. Yahu Batı'da Hristiyanların önemli günlerinde, bayramlarında fiyatlar ucuzlar, kampanyalar, promosyonlar olur. Bizde niye böyle? Bayat hurmalar üzeri şerbetlenip, parlatılıp piyasaya sürülüyor. Müsaade etmeyin lütfen!

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Yanıt Herkesi Şaşırttı Usta sanatçımız evinde yaşamını yitirdi Pınar Gültekin için adalet isteyen kadına hapis! Resmen saygısızlık