İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı ön seçimi kapsamında çalışmalarını sürdürüyor.
Bu kapsamda Ankara'daki programa katılan Ekrem İmamoğlu, burada açıklamalarda bulundu.
İmamoğlu'nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
-Cumhuriyetimizin kurucu şehri, bağımsızlık mücadelemizin kalbi, güzel Ankara’nın yiğit evlatları, sevgili gençleri, hanımefendileri, beyefendileri Afyon'dan, Eskişehir'den, Bolu'dan, Kırıkkale'den yine bu salona ve sığmayacak şekilde dışarıya taşan değerli dostlarımıza, cumhuriyetin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin sevgili evlatlarına hepinize sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
-Ramazan, mübarek Ramazan ayının içerisindeyiz. Ramazan ayınızı kutluyorum. Hayırlara vesile olmasını diliyorum.
-İçinde vatan ve cumhuriyet aşkı olan herkes için Ankara çok özel bir şehirdir. 6 yaşında hatta 5,5 yaşında ilk kez Ankara’ya gelmiştim. Bir, aile büyüklerimle beraber bir hafta geçirmiştim. Ulus'u görmüştüm, Anıtkabir’i görmüştüm ve Kocatepe’yi, Çankaya’nın civarında dolaşmıştık.
-Hiç unutmuyorum. Yine aile büyüklerimle birlikte Ankara'nın maneviyatı Hacı Bayramı Veli Camii'ne gitmiştik.
-Çünkü bu topraklar hepimiz için çok önemli bir yerdedir. Kurtuluş Savaşı’mızın karargahıdır. Milli İrade’nin başkentidir. Ankara Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hepimize emaneti ve aynı zamanda onun ebedi istirahatgahıdır.
-Ankara'da da olmak milletin ve Atatürk’ün huzurunda olmak demektir. Bu duygular içerisinde buradayım.
-Sizlerle buluşmanın yüksek heyecanını yaşıyorum. Elbette hepimizin bir yanı hüzün ve aynı zamanda isyan hisleriyle dolu. Bunun farkındayım.
-Uzun yıllar boyunca Ankara’ya yapılan haksızlık ve kendi sözleriyle ihanetler hepimizi derinden yaraladı. Hatta Ankaralılar şahit, Atatürk’ümüzün bu şehirdeki izlerini silmeye çalışanlar oldu. Cumhuriyet bu kentte kuruldu ama bu başkenti parsel parsel satmaya kalktılar. Ankaralılar onlara en güzel cevabı verdi.
-Bu cevabı hem 2019’da ve 2024’te bu kötülüğü yapanlara en güzel cevabı Mansur Yavaş başkanımız verdi. Ona sevgilerimi ve selamlarımı iletiyorum.
-Aynı kötü akıl, aynı bozuk zihniyet, bütün milletimizin, Büyük Meclisimizi hiçe sayan bir rejimi bu ülkenin başına bela etti. Devlet kurumlarını tek adama bağladı.
-Kuvvetler ayrılığını, en büyük güvencemizi ortadan kaldırdılar. Ankara’yı ve Türkiye’yi fiilen meclissiz bıraktılar. Onlara en güzel cevabı da önümüzdeki genel seçimde hep birlikte vermeye hazır mıyız?
-Bu kişiye özel tasarlanmış, tasarlanmış bu bozuk düzene son vermeye hazır mıyız? Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni yeniden hak ettiği saygın konuma kavuşturmaya hazır mıyız?
-İşte biz bu ülkeyi saraydan değil, Meclis’ten yönetilsin istiyoruz. Biz millet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni belirlesin. Başbakanlar, bakanlar meclisin içinden çıksın. Meclise hesap versin istiyoruz. Meclis hükümeti en etkili şekilde denetlesin istiyoruz.
-Çünkü sevgili dostlarım, Meclis, milli iradenin en güçlü, en kapsayıcı temsilcisidir. Milli iradenin bütün renkleri, bütün sesleri mecliste buluşur. Ama bunların istediği şey, başka ses duymak istemiyorlar.
-Başka, farklı seslere tahammülleri yok. Ne milleti duyuyorlar ne milletin temsilcilerini. İşte Cumhurbaşkanı hala ortada. Yıllardır sokağa çıktığını gördünüz mü?
-Pazara gittiğini gördünüz mü? Çarşıya gittiğini gördünüz mü? Ekranlara çıkıp milletin gözü önünde rakipleriyle tartışma cesaretini gösterdiğini gördünüz mü?
-Bakın, yalnız Erdoğan değil ki, bütün hükümet yetkilileri aynı şekilde milletten uzak, milletle buluşmaya asla sıcak bakmayan, milletin gözü önünde muhalefetin temsilcilerinden tartışmaktan kaçıyorlar. Çünkü karşı karşıya gelseler bütün foyaları ortaya çıkacak. Millet gerçeği görecek. Onun için bunlar milletin sesine kulaklarını tıkamışlar.
-Erdoğan ne dedi? Emeklilerin bayram ikramiyeleri daha fazla arttırılabilir mi diye soran gazetecilere 'Siz beni dolmuşa mı getiriyorsunuz?' dedi. Bu akıl, bu akıl ne biliyor musunuz? Milletin parasını millete vermek değil, sanki kendi parasını millete dağıtıyormuşçasına yapılan bir hareketin tezahürü. O soruyu gazeteci değil, sana soran millet.
-Onun farkında bile değil. Milyonlarca emekli sana her gün, her saat soruyor. "Bu emekli maaşlarının, bu bayram ikramiyelerinin azlığından bizi bu hale düşürmekten utanmıyor musun?" diyor. Milletin hakkını millete vermeyi dolmuşa gelmek diye tarifleyen bu akıldan ne yapacağız?
-Bu ülkeyi kurtaracağız. O sandık 23 Mart’ta milletin önüne gelecek. Önce Cumhuriyet Halk Partisi ona boyunun ölçüsünü gösterecek. Hazır mı Cumhuriyet Halk Partisi?
-Sonra, milletimiz, kendini yoksulluğa mahkum eden, yoksulluğa mahkum eden, memleketin huzurunu kaçıran, bereketini, huzurunu kaçıran tek adam rejimini önümüzdeki ilk genel seçimde yine bütün milletçe baş aşağı edip onları göndermeye hazır mıyız? İcraatçı, halkçı, adaletli, liyakatli bir yönetimi ve cumhurbaşkanı ile birlikte hep beraber Çankaya’ya yürümeye hazır mıyız?
-Bunların vakti doldu. Şimdi yenileşme ve gençleşme zamanı. Değişme zamanı.Pili bitenler gidecek. Artık yaşı geçti. Dönemi bitti. Ve 'Ekrem' ağrıları başladı.
-Değişme zamanı, değişme. Hayatında, hayatında, siyasetin de kuralı budur. Vakti dolanlar, pili bitenler gider, öyle değil mi?
-Artık yenilenme zamanı. Değişme zamanı. Pili bitenler gidecek. Artık yaşı geçti. Dönemi bitti. Ve 'Ekrem' ağrıları başladı.
-Cumhuriyet her şeyden önce milletine saygı duymaktır. Yöneticilerin vatandaş karşısında haddini bilmesi demektir. Biz bu anlayışla siyaset yapıyoruz. İşte bu anlayışın adı nedir biliyor musunuz? Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
-Ergenekon zamanı güçlü mücadeleler verdik. Malum savcı birileri tarafından hep aldatıldı. Ben duruşumu hiç değiştirmedim ve hâlâ aynı malum savcıya karşı mücadele veriyorum.
-Yine Allah'ın adaletine inanıyorum. Yılmıyorum, korkmuyorum bir adım geri atmayacağım. Hakkımda neler planladıklarını duyuyorum
Sözcü