Home
10 Kasım 2025 ( 0 izlenme )
Reklamlar

İhtiyacımız olan Atatürk tavrı

İhtilâlde hayat vardır, miskinlikte ölüm vardır.”

Yukarıdaki satırların yazarı Mahmut Esat Bozkurt, Türk milleti için “büyükler yaratıcısıdır” diyor. Ne kadar haklı bir tespit değil mi?

Türk milleti tarih boyunca büyük devletler kurdu, bugünlere müthiş bir imparatorluk geleneği miras kaldı. Ticaret yollarını güvenlik altına aldı, meta ekonomisini geliştirdi, Harezmi’den Biruni’ye, İbni Sina’dan Mimar Sinan’a, Cahit Arf’tan Aziz Sancar’a adlarını saymakla bitiremeyeceğimiz nice bilim insanı, kültür ve devlet adamı yetiştirdi.

Türk milletinin yarattığı en büyük atılımlardan biri Cumhuriyet Devrimimizdi. Ve bağrından binlerce yıllık imparatorluk geleneğiyle harmanlanmış, Türk devriminin birikimine yaslanmış, Kurtuluş Savaşımızın önderi Atatürk’ü çıkardı.

HER TAARRUZA KARŞI DAİMA KARŞI TAARRUZ

10 Kasım, bazı kesimlerce maalesef parlak günleri unutturan bir matem havasına dönüştürülüyor.

Tekrar hatırlatmak gerekiyor: 10 Kasım yas değil, mücadele günüdür.

Atatürk tavrı da bunu gerektirir. Bakınız Atatürk hayatı nasıl tanımlıyor:

“Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek, mücadele, çarpışma demektir. Hayatta başarı mutlaka mücadelede başarıyla mümkündür. Bu da manen ve maddeten kuvvete, kudrete dayanır bir keyfiyettir. Bir de insanların meşgul olduğu bütün meseleler, maruz kaldığı bütün tehlikeler, elde ettiği başarılar, ortak, genel bir mücadelenin dalgaları içinde doğagelmiştir. Doğu milletlerinin, Batı milletlerine taarruz ve hücumu tarihin belli başlı bir safhasıdır. Doğu milletleri arasında, Türk unsurunun başta ve en kuvvetli olduğu malumdur. Hakikaten Türkler, İslamdan önce ve İslamdan sonra, Avrupa içerisine girmişler, taarruzlar, istilalar yapmışlardır. Batı’ya taaruz eden ve istilalarını İspanya’da Fransa hudutlarına kadar uzatan Araplar da vardır. Fakat, efendiler, her taarruza karşı, daima, karşı taarruz düşünmek lazımdır. Karşı taarruz ihtimalini düşünmeden ve ona karşı emniyet edilir tedbir bulmadan hareket edenlerin akıbeti, mağlup olmak ve hezimete uğramaktır, yıkılmaktır.”

BÜYÜYEN TEHDİTLER VE İÇ CEPHENİN ÖNEMİ

Bugün Türkiye, güvenlik ve ekonomide ciddi tehditlerle karşı karşıya.

Bugünün en önemli görevi, Türk milletini mücadeleye ve çarpışmaya katmak, kuvvet ve kudrete sahip hale getirmek, karşı taarruza hazırlamaktır.

Bu ancak iç ve dış cephelerde devlet zaafını yenerek başarılabilir.

Manzaraya bakalım:

1.Nükleer savaş kapıda. 12 günlük İran-İsrail savaşı bize mücadelenin atmosfere taşındığını gösteriyor. Nükleer savaş, sinemada başladı bile. Bölgemizde savaş tehditleri artıyor. Silahların konuşulduğu bir dünyadayız artık.

2. ABD-İsrail tehditleri artıyor. Mücadelenin odak noktası Doğu Akdeniz. ABD, Yunanistan’daki üslerini genişletiyor. ABD-İsrail, Kıbrıs’a silah yığınağı yapıyor. İkili, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la birlikte Noble Dina, Nemesis gibi Türkiye’ye karşı intikam tatbikatları düzenliyor.

3. İkinci İsrail girişimi sürüyor. Doğu Akdeniz’deki yığınak aynı zamanda Suriye’nin kuzeyinde kurulması hedeflenen İkinci İsrail için yapılıyor.

4. Bütünleşen Türkiye hedefte. ABD-İsrail, PKK’nın silah bıraktırılması sürecini sabote ediyor ve sonlandırmaya çalışıyor.

5. Denge politikası bitti. Türkiye’nin uyguladığı denge politikası, ülkemizi dostlarından koparıyor ve yalnızlaştırıyor. Atlantik tehditlerine karşı savunmasız bırakıyor.

6. Ekonomi zayıf karnımız. Ülkemizi borca batıran neoliberal sistemde ısrar; üreticinin, işçinin, sanayicinin, esnafın, çiftçinin, vatandaşın yükünü daha da artırıyor ve iç cephede yıkıcı sonuçlar doğuruyor.

7. Aile, gençlik ve millî kültür hedefte: Emperyalist kültür; LGBT, sanal bahis, kumar, uyuşturucu güzellemeleriyle insanı kendine ve cinsiyetine yabancılaştırıyor, aileyi parçalıyor, toplumu bölüyor, bireyciliği, köşe dönmeciliği, vurgunculuğu körüklüyor. Türk milletini, millî kimliğinden uzaklaştırmayı hedefliyor.

8. Aslolan iç cephe. Millî devlet düşmanlığına, Atatürk düşmanlığına, Cumhuriyet düşmanlığına alan açan tavırlar; Türkiye’nin yeniden Batı’yla bütünleşmesini hedefleyen Atlantikçi muhalefeti güçlendiren siyasetler, terör örgütlerinin yeniden zemin bulacağı koşullar ve bu doğrultuda ideolojik mücadelenin yetersiz kalması; iç cephede bölünmüşlük yaratıyor.

GÖREV: MİLLÎ DEMOKRATİK DEVRİMİMİZİ TAMAMLAMAK

Bugün Türkiye’miz emperyalizmle bir hesaplaşma sürecindedir.

ABD-İsrail güdümlü güçlere karşı Türk milletinin işçisiyle, çiftçisiyle, esnafıyla, zanaatkârıyla, millî sanayicisi ve millî tüccarıyla bütün sınıflarını birleştirip iktidarını kurmak önümüzdeki hedeftir.

Yeniden devrim günlerindeyiz. Millî Demokratik Devrimimizi tamamlama görevi önümüzdedir.

Zaaflarımızı gidermek milletimizi birleştirmek ve bütünleştirmek için, üreten millet, güçlü devlet için acil atılması gereken adımlara ihtiyacımız var:

- Milletimizi millî hedefler etrafında birleştirip kenetlemek,

- Türk ordusunu hazır ve caydırıcı hale getirmek,

- Türkiye içindeki yabancı üslere el koymak, yabancı askerleri ülke dışına göndermek,

- “İlk hedef Akdeniz” stratejik hedefiyle ilerlemek,

- İkinci İsrail’i dağıtmak için gerekirse “demir yumruk” seçeneğini uygulamak,

- Binlerce yıllık imparatorluk geleneğimize yaslanan “kucaklayan”, “bütünleştiren” büyük devlet olduğumuzu göstermek,

- Atatürk’ün “Biz Türkiyeliler Asyaî bir milletiz, Asyaî bir devletiz.” sözlerinden hareketle başta bölge ülkeleriyle işbirliğini geliştirmek,

- Türkiye’nin yükselen Asya Uygarlığında yerini almasını sağlamak,

- Türkiye-Rusya-Çin-İran İttifakını kurmak, Atlantik güçlerini caydırmak,

- Batı Asya’dan Afrika ve Latin Amerika’ya kadar mazlumlar dünyasıyla işbirliğini, dayanışmayı, geliştirmek ve güçlendirmek,

- Üreticiyi baş tacı yapan Üreticilerin Millî Hükûmetini kurmak,

- Özelleştirme yerine kamuculuğa ağırlık vermek, millî bankacılık inşa etmek, sanayileşmeye hız kazandırmak, çiftçiyi desteklemek ve toprak sahibi kılmak, kooperatifleşmenin önünü açmak, çarşı-pazara şenlik getirmek,

- Gıda güvenliğini sağlamak

- Emek ve devrimci aydınlanma seferberliği başlatmak,

- Sağlıklı, eğitimli, mutlu, ahlaklı kuşaklar yetiştirmek,

- Aileyi, gençliği, LGBT, uyuşturucu, kumarın her türlüsü ve yabancılaşmaya karşı korumak,

- Ahlakî çürümeye son vermek, millî kültürü geliştirmek, sanatla güzelleşmek,

- Cumhuriyeti kimsesizlerin kimsesi yapmak,

- Cesur olmak, kararlı olmak, iradeli olmak, fedakâr olmak, devrimci olmak.

Şimdi devletçe Atatürk olmak, milletçe Atatürk olmak zamanıdır.

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

MEB'de kâğıt krizi! Okullara kitap gönderemiyor! Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başkanlığında Bilim Kurulu toplanıyor! Sokağa çıkma yasağı gelecek mi? Ücretliler kaybetti, faiz gelirleri patladı Altın değerinde öğütler: En iyi yatırım altın