Hamile Eski Sevgilisini Sokak Ortasında Aşağıladı

Hamile Eski Sevgilisini Sokak Ortasında Aşağıladı, Çamura ve Acımasız Sözlere Buladı — Karşısında Duran Kadının Artık Bir Zamanlar Terk Ettiği Kırık İnsan Olmadığından Habersizdi
Emel’in fark ettiği ilk şey dayanılmaz kokuydu. Kanalizasyon ve yakıtın ağır karışımı nefesini kesti. Tepki vermeye fırsat bulamadan buz gibi, kapkara bir su üzerine boşaldı. Göğsü sıkıştı. Beş aylık hamile karnının tam üzerinde, örgü bluzuna yayılan koyu lekeye donakaldı. Doktorların asla mümkün olmayacağını söylediği bir hayat, orada, içinde büyüyordu.

Olduğu yerde durdu. Market poşetleri ellerinden kaydı, ıslak taşlı yolda patladı. Portakallar yuvarlandı, bisküvi paketleri mahallenin kaldırım taşlarına saçıldı. İçgüdüyle iki elini birden karnına götürdü. Tüm imkânsızlıklara rağmen taşıdığı bebeğini korumaya çalıştı.
Sonra onu duydu.
Güçlü bir motorun alçak, tehditkâr homurtusunu.
Büyük siyah bir arazi aracı kaldırımın yanında sertçe durdu. Cam yavaşça indi. Emel, kendisine bakan yüzü tanıdığı anda kalbi yerinden çıkacak gibi oldu.
Bir zamanlar, yeni doğan kızları Zehra’nın kollarında can verdiği hastane odasında ona aşk fısıldayan yüzdü bu.

Çocuğunu bir kez olsun kucağına alması için yalvardığında arkasını dönen yüz.

Şimdi ise aynı yüz, acımasız bir keyifle gülümsüyordu.

Adam biraz daha yaklaştı. Pahalı parfümün keskin kokusu ve kibri Emel’in üzerine çöktü. Bir zamanlar çekici olan bakışları artık küçümseyiciydi.

“Vay canına… Emel mi bu?” dedi yüksek sesle, etraftakilerin duyacağından emin olarak.

“Hâlâ geride bıraktığım zavallı, kırık kadın gibi yaşıyorsun demek. Şu hâline bak… Bir kocayı bile elinde tutamayan çaresiz bir ev kadını gibi alışveriş yapıyorsun.”
Bakışları karnına kaydı. Gülümsemesi çirkinleşti.
“Bir de hamile misin?” diye alay etti.
“Kim seni bu hâlinle hamile bırakacak kadar aptal oldu acaba? İkimiz de biliyoruz, senin bedenin bunu kaldıramaz. Bunu da kaybedeceksin… Tıpkı öncekini kaybettiğin gibi.”
Sözler ciğerlerindeki havayı çekip aldı. Hastane ışıkları, boş kollar, dayanılmaz sessizlik… Geçmişin tüm acısı bir anda geri döndü. Çamurla karışan gözyaşları yüzünden süzüldü ama Emel yıkılmadı. Ona bu zevki yaşatmayacaktı.

Yolcu koltuğunda oturan Valiye —artık gururla “yönetici yardımcısı” olarak tanıtılan kadın— kahkahayla güldü. Burnunda pahalı güneş gözlükleri, kucağında lüks bir çanta vardı.
“Aman Allah’ım, Rıdvan,” dedi alayla.
“Bu senin eski sevgilin mi? Ne hâle düşmüş.”
Adam umursamazca omuz silkti, gaza bastı.
“Öyle görünüyor,” dedi.
“Bununla iyi şanslar. Bu hikâyelerin nasıl bittiğini biliyoruz.”
Arazi aracı hızla uzaklaştı. Ardında bir kez daha çamur fırlattı ve Emel’i sırılsıklam, titreyen hâlde, yerlere saçılmış alışverişleriyle baş başa bıraktı.

Kalabalık bir sokağın ortasında, aşağılanmış bir şekilde uzun süre öylece durdu.
Ama zihninde tek bir gerçek yankılanıyordu:
Rıdvan Bitenci’nin hiçbir şeyden haberi yoktu.
Az önce aşağıladığı, işe yaramaz ve kırık dediği kadın artık terk edip gittiği Emel değildi. Devamını diğer sayfaya geçerek okuyun
Reklamlar