SUV hızla uzaklaştı, arkasında daha fazla çamurlu su sıçratarak gözden kayboldu.
Emine bir süre orada kaldı — sırılsıklam, titreyen… ama yenilmemiş.
Çünkü Rıza Bittencourt’un hiçbir fikri yoktu.
Az önce aşağıladığı kadının, yıllar önce terk ettiği kırılgan Emine olmadığına dair hiçbir fikri yoktu.
O artık Emine Camargo Sterling’di — ülkenin en güçlü milyarderlerinden birinin eşi, küresel bir teknoloji ve hayırseverlik imparatorluğunun varisi.
Onu seven adamın tek bir doktor randevusunu bile kaçırmadığını, her gece doğmamış çocuklarıyla konuştuğunu bilmiyordu.
Rıza’nın yok etmeye çalıştığı her şeyi geri kazandırdığını da bilmiyordu: güvenliğini, özgüvenini, değer duygusunu.
Günler sonra, canlı yayınlanan bir iş galasında, Emine salona girdiğinde Rıza neredeyse bardağını düşürüyordu — zarif, ışıldayan, hamile… yanında kocasıyla.
Anons edilen isim, salondaki herkesin saygıyla ayağa kalkmasına neden oldu.
Mutlu. Güvende. Dokunulmaz.
İşte o an Rıza nihayet anladı.
O gün ona attığı çamur, Emine’yi kirletmemişti.
Sadece onun kim olduğunu…
Ve Emine’nin kim hâline geldiğini ortaya çıkarmıştı.