Toplumda geçim en büyük sıkıntı haline geldi. Bu sıkıntının ne zaman biteceğine dair belirsizlik ise vatandaşı kaygılandırıyor ve mutsuz ediyor. KONDA Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü Aydın Erdem, “Ülkenin en önemli sorunu ne diye sorduğumuzda en çok ekonomi, geçim sıkıntısı çıkıyor. Toplumda hep bir karamsarlık hali var. Sosyal sermaye ile kazandığımız şeyleri kaybetme korkusu kaygıyı artırıyor” dedi. AK Parti seçmenlerinin yüzde 65’inin yani 3’te 2’sinin Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesini doğru bulduğunu vurgulayan Aydın Erdem ile son dönemdeki gelişmeleri seçmenlerin davranışlarını konuştuk.
Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ve sonrasında gelişen eylemlere halkın ya da seçmenin bakışı nasıl?
Burada ‘Fikrim yok’ diyenlere bakmak lazım. Fikrim yok demek de bir politik duruştur. AK Parti seçmenlerinin yüzde 65’i yani 3’te 2’si ‘diplomanın iptalini doğru buluyor. Ama 3’te 1’de fikrim yok diyor. Bu oran Türkiye genelinde de böyle, yüzde 32’si fikrim yok diyor. MHP seçmenlerinin yüzde 53’ü diploma iptalini doğru buluyor. Yüzde 36’sı fikrim yok diyor. CHP seçmenlerinin yüzde 92’si iptali yanlış buluyor. İmamoğlu’na dönük ‘Yolsuzluk iddialarını’ sorduğumuzda AK Parti seçmenlerinin 3’te 2’si fikrim yok diyor. Yani diploma iptalini AK Parti seçmenleri de haklı bulmuyor. İnsanlar İmamoğlu’na dönük diploma iptali ve tutuklamaya toplumsal bir olay gözüyle bakıyorlar.
Ya sonrasında gelişen protestolara nasıl bakılıyor?
AK Partililer’in yüzde 35’i protestolarla ilgili fikir beyan etmekten çekiniyor. Duyuyor, anlıyor, idrak ediyor ama bu onun karar değişimine sebebiyet verecek bir durumu ortaya çıkarmıyor. Fikrim yok diyenler yaratılan kutuplaşmamaya da çok çekilmek istemiyor.
BU BİR KUTUPLAŞMADIR
Bu süreç toplumda bir kutuplaşma yarattı yani?
Bütün bu hikâye bir kutuplaştırma hikayesi. Biz bunu Gezi Parkı eylemlerinden sonra da gördük. Gezi parkından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumu, toplumu hayat tarzı kutuplaşmasına çekme yönündeydi. Onlar, bunlar, içki, dinsizliği devreye sokuyordu. Örtülü insanlara olan tavrı gündeme getiriyordu. Bunların hepsi aslında hayat tarzı kutuplaşmasına çekmek amaçlıydı. Burada da aynı tarzda bir durumu görüyoruz. Sadece Erdoğan değil muhalefet de hemen kutuplaşmaya sarılıyor. Araştırmalarımızda da görüyorduk ki İmamoğlu’na destek ciddi miktarda artıyordu. Toplumda kapsayıcı bir figür olmaya başlamıştı. Erdoğan İmamoğlu’nu en önemli rakip olarak görüyordu.
İmamoğlu’na destek artınca mı diploma iptali ve tutuklama geldi?
Erdoğan’ın bir şey yapması lazımdı. Zamana yayması gereken bu süreci belki muhtelif sebeplerden dolayı hızlı yapmak zorunda kaldılar. Bana daha öncesinde ne olurdu diye sorsaydınız diploma iptali ile tutuklama arasında 2 hafta olabilirdi derdim. Ama ikisinin arka arkaya gelmesi bir şeylerin aceleye getirildiği izlenimini veriyor. Bütün bu hikâye de kötü yönetildi. İktidarın bu süreci kendi lehine de çeviremediğini görüyoruz. Ayrıca son 5 yıldır araştırmalarımızda insanların siyasetten uzaklaştığını, koptuğunu görüyorduk.
KARARSIZ ORANI YÜZDE 45
Kararsız sayısı azalmadı mı yani?
Hayır azalmadı. Yerel seçimlerden 2 ay sonra kararsız seçmen sayısı yüzde 40-45’e çıktı. Evet insanlar seçimde gidip oy veriyor ama ideolojik olarak, taraftar olarak o partiyle ilişki kurmuyor. Cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimlerde toplumun çok önemli bir kısmı ideolojik olarak ya da taraftar olarak oy verdikleri partiler ya da liderlerle ilişki kurmadı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra gördük ki, muhafazakâr AK Parti seçmeni kolay kolay Erdoğan’a alternatif birini görmüyor. Yerel seçimde farklı bir sonuç çıktı, çünkü yerel seçimde partini ve liderini cezalandırmak daha kolaydır. İktidardan çekmiyorsun, İstanbul’u da kaybederse kaybetsin diyor. 1.5 milyon AKP seçmeninin muhalefete oy verdiğini gördük yerel seçimde. Üniversiteye giden AK Partili seçmenlerin çocukları daha fazla özgürlük duymaya başladı. Onlar için İmamoğlu iyi bir figürdü. Oy verilir bir kişi haline gelmişti. İmamoğlu’nun başına gelenlerin bir sebebi de bu.
Bu durum erken seçimi gündeme getirir mi?
Şu anda Erdoğan istemeden bu ülkede erken seçim olmaz. Erken seçim olması için marjinal bir durumun ortaya çıkması gerekiyor. MHP ile aralarındaki denklemin bozulması gerekir mesela. Enflasyonun düşüşü daha net hissedilmiyor. Bu ülkede insanlar depresyonda. Bunu çok net ölçüyoruz. Türkiye halkı şu anda pandeminin en tepe yaptığı dönemle aynı seviyede depresyonda.
MUTSUZUM, HUZURSUZUM
Neden yükseldi depresyon seviyemiz?
Mayıs 2021’te tam kapanma dönemiyle aynı seviyeye geldi. Huzursuzum, mutsuzum, yalnızım diyenler artıyor. Gençlerde, öğrencilerde depresyon artıyor. Şu anda ekonomi programı toplumsal tasarruf gerektiriyor. Hiç kimse de çıkıp ‘şu dönemde bitecek’ demiyor. Bu herkeste anksiyete yaratıyor. Herkes geçim sıkıntısı çekiyor. Emekliler daha fazla depresyonda. Ülkede şu anda sadece geçim sıkıntısı yok. Finansal olarak gelecekle ilgili çaresizlik durumu da var. Bu kaygı anksiyeteyi ortaya çıkarıyor. 2024’te 2025 yılı zor geçecek deniyordu. Ama 2025’e geldiğimizde hayat pahalılığı azalmıyor. Enflasyonda bir düşüş beklentisi yok. Enflasyonun düşmeyeceği algısı oldukça, insanlarda anksiyete devam ediyor. Şu anda herkesin kaygısı; belirsizlik olması. Böyle bir ruh hali varken erken seçime gidileceğini düşünmüyorum. Şu anda erken seçim kararı almak Erdoğan açısından riskli bir hamle olur. Gri alanda kalanlar seçime gitmeyebilir.
Özellikle protestolarda gençlerin ön planda olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üniversite öğrencilerinin çok hızlı bir araya gelip sokağa çıkması hükümetin çok beklemediği bir durumdu. Gezi tarzı bir eylem iktidarın en büyük kaygısı. Ayşe Barım’ın tutuklanması, TÜSİAD başkanlarına soruşturma bunların hepsi testi kırılmadan tokadı patlatmak gibi geliyor.
Boykot toplumda nasıl algılandı?
Eğer boykot başarısız olsaydı BDDK Başkanı çıkar açıklama yapardı. Belli ki bir endişe duyulmuş. Bakanların çıkıp alışveriş yapması boykotun da kötü yönetildiğini gösteriyor.
Hayat tarzları araştırması yapıyorsunuz 2008’den bu yana, nasıl değişiyor hayatımız?
Toplumun bir yönü var. O yön muasır medeniyetler yönü. Bu sadece kalkınma, zengin bir ülke olma hayali değil. Özgürlüğü de içeren refah bir ülke olma hayali var. Daha yüksek sosyal sermaye istiyor.
EN BÜYÜK SIKINTI GEÇİM
Vatandaş şu anda en can yakıcı sorun olarak neyi görüyor?
Geçim sıkıntısı en temel sıkıntı. Özellikle bu sıkıntının ne zaman biteceğine dair bir belirsizlik var. Bu belirsizlik insanları büyük bir kaygıya itiyor. Şu an en önemli sıkıntı bu. ‘Ülkenin en önemli sorunu ne’ diye sorduğumuzda en çok ekonomi, geçim sıkıntısı çıkıyor. Bundan sonra eğitim geliyor. ‘Aklınızda kalan olay nedir’ diye sorduğumuzda da hep şiddet olayları geliyor. Toplumda hep bir karamsarlık hali var. Karamsarlık nedeniyle insanlar daha fazla mutsuz oluyor. Mutsuzluk modern kesimde, eğitimlilerde daha çok artıyor. Sosyal sermaye ile kazandığımız şeyleri kaybetme korkusu kaygıyı artırıyor. Önceleri daha fazla konsere, sinemaya gidip artık gidememe durumuna gelme durumu insanları hem kaygılandırıyor hem korkutuyor. Gençleri de korkutan bu.
Nefes