Z. RUHSAR ŞENOĞLU
Türkiye ile Rusya arasında yerel paralarla alışverişin artırılması gündemde. 2021 yılı dış ticaret istatistiklerine göre rubleyle ticaretimizin toplamı 278.6 milyon dolar, Türk lirası ile ticaretimizin toplamı yaklaşık 7.9 milyon dolar. Rusya ile dış ticaret hacmimiz ise 33 milyar dolar. Konuyu, 1996'dan sonra iki dönem Merkez Bankası Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Aydın Esen’e sorduk. Her iki ülke parasının da değerinin çok oynak olduğunu belirten Esen, “Bu ticaretin, rublenin ve Türk lirasının karşılıklı olarak değerini belirleyecek ortak bir bazının olması lazım. Altın belki olabilir” dedi.
Bütün dünyada ABD dolarının hegemonyasına karşı yerel paralarla ticaret yapalım deniyor zaman zaman ama Türk lirasının da rublenin de değeri çok oynak. Ama altın esas alınırsa, her ülke altın karşılığı kendi parasının paritesini belirler. Bir kilo altın veya 500 gram altın ortak değeri üzerinden belki yapılabilir. Ancak altının fiziken hareketi mümkün değil. SWIFT merkezi gibi bir şey de yok…
O Çin ile Rusya arasında kurulan bir sistem. Ona üye olup onun üzerinden altın bazlı işlem yapılabilir. Yine de bazı sıkıntılar var, İran olayında gördük. Rusya ile Çin arasında kurulan merkezi takas sistemine biz de girersek, ABD yaptırımları bize de uygulayabilir.
Teorik olarak bir sınırı yok ama fiili olarak dış ticaret ilişkimizde Rusya lehine büyük bir dengesizlik var. Beşte bir. İhracatımızın hepsini yerel parayla yapsak, 20 milyar dolarlık bir açığımız kalıyor, bunu neyle karşılayacağız?
Ya malla ödeme yapılır ki geçmişte biz Rusların Türkiye’de yaptıkları ağır sanayi yatırımlarını tarımsal ürünlerle ödemiştik. Şimdi tarımsal üretimimiz kısıtlandı, ondan mahrumuz.
Yerel parayla ticaretin sınırı, alışverişte en düşük tutar hangisiyse onun sınırı kadardır. Onun ötesindeki ilişkiler başka siyasi değerlendirmelere, uluslararası dengelere, stratejik gelişmelere bağlı olabilir.
Borç hanemize yazarız. Rusya malı gönderir, parasını kredi olarak yazar. Karşılıksız kredi, bambaşka bağımlı ilişkiyi getirir. Tarım yoksa daha başka varlıklarla ödeyebiliriz ya da ithalat yapamayız, ama bu tamamen teorik bir argüman. Veya biz başka yerlerden elde ettiğimiz dövizleri Rusya’ya veririz ama Rusya’ya döviz göndermek kısıtlandı.
Teorik olarak, üç ülke arasında yerel paralarla ticaret yapılabilir. Eğer bizim ihracatı fazla yaptığımız bir ülke varsa ve o sisteme girerse, nispeten denge sağlanır. Avrasyacıların ileri sürdüğü Türkiye Rusya İran üçlüsünü düşünsek, İran’la da dış ticaret bizim aleyhimize. O da bu modeli çözmez.
Türkiye’nin 1980’den beri, 40 yıldır uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle biz giderek borçlanan ve dış ticarette açık veren bir ülke haline geldik. Yerel paralar üzerinden ülke sayısını artırsanız bile hem mekanizma karmaşıklaşır –onu çözmek teknik olarak mümkün ama açık veren bir ekonomi olduğumuz için her zaman bir sınıra toslayacağız. Daralmadır, buraya doğru kaymaktır Türkiye açısından.
Petrolü İran ve Arabistan’dan alıyoruz, enerjide Rusya’ya bağımlıyız. Enerji petrolden daha önemli hale gelmeye başladı çünkü fiyatı giderek artıyor. Bizim bunu ürettiğimiz bir değer karşılığında ithal edebilmemiz lazım. Türkiye ekonomisi 80’lerin başından beri üretimden uzaklaştırıldı. 500 milyarlara ulaşan dış borcunuz da bunun göstergesi. AK Parti iktidarının israfçı politikalarıyla da iyice borca gömülmüş durumdayız. Modelin kendisi borçlu ülke yaratan modeldi. Tarımda, sanayide üretimden uzaklaştık. Böyle bir Türkiye, dış ticaret açığını tavizsiz sürdüremez.
ABD ekonomik olarak bir zayıflama sürecinde. O da bunun farkında. Son zamanda yaptığı ataklar… Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra “Tek Kutuplu Dünya”nın keyfini sürmesi gerekirken, NATO ve AB anlamında giderek genişleyen bir sürece girdi; buralarda hegemonyasını sürdürmek istiyor. Aynı şekilde Gürcistan’da, belki Orta Asya ülkeleri üzerinden de bir kuşak oluşturmak ve Çin ile Rusya’nın yeni, gelecekteki dünya dengelerinde öne çıkmalarını şimdiden yavaşlatmak, durdurmak veya mümkün oluyorsa geriletmek gibi bir politika güdüyor.
Ama şu anda doların yerine ikame edilebilecek başka bir para henüz olmadı. ABD bu tür niyetler karşısında çok sert tedbirler alıyor. Saddam’ın devrilmesinin nedenlerinden biri de budur: Saddam dolar yerine başka paralara geçmeyi planlıyordu belki de esas neden bu. Ukrayna’da sıcak savaşa dönüşen çok büyük bir üçüncü dünya soğuk savaşı var. Suriye’de, Irak’ta olanlar, aynı şekilde Kazakistan’da son olanlar… ABD, Avrupa’dan başlayıp RomanyaBulgaristan, Türkiye de o kuşak içerisinde, Orta Asya'ya ulaşan bir çemberkuşak oluşturup Rusya ve Çin’i hatta onlara dahil olması muhtemel Hindistan’ı kuşatmak istiyor.
Bu üç ülke bir olup ticareti kendi aramızda kendi para birimimizle yapalım derlerse, dünya ticareti ikiye bölünecek. Bu üç ülke nüfus bakımından da büyüyen ekonomileriyle de dünya ticaretinde önemli payları olan ülkeler. Bunlar periferilerindeki diğer ülkelerle yeni bir dünya ticaret merkezi kurabilirler mi… Buna ilişkin görüşler, değerlendirmeler var. Çalışmalar da var. Üçüncü dünya soğuk savaşı buralarda sürüyor.
Kurulmuş zaten ama çok fazla çalışmıyor. O ödeme sistemine dahil olanlar arasında kullanılır. Ama orada da yine hangi para üzerinden yapacaksınız, iki tarafın emin olacakları bir ortak para olması lazım.
Belirsizlik döneminde altına dönüş olabilir. Ama dünya ticaretinin altın bazlı yapılması çok zor. Dünya tekrar iki kutuplu oluyor, Sovyetler’le Çin’i bir kutup olarak sayıyorum. Avrupa’yı da bir kutup sayıyorlar ama ben ABD ile Avrupa’nın aynı paralelde olduğu görüşündeyim. Ardaki gerginlik artarsa ve Sovyetler’le Çin birbirinin parası üzerinde anlaşamazlarsa, değeri belirleyecek olan altındır.
Altında da yine SWIFT benzeri bir merkez olması lazım. Tek bir tane olursa dünyada, bütün ticaretin oradan yürümesi mümkün. Soğuk savaş büyür de “biz kendi ödeme sistemimizi kuracağız” girişimleri çoğalırsa, öbek öbek diğerine kapalı ekonomiler oluşmaya başlar.
Ama bu gözükmüyor şu anda. Çünkü kapitalist sistemin, finans ve ekonomi yoluyla diğer ülkelere de girerek kendi rejimini kabul ettirme yoluyla yayılmacı bir teorisi var. Kapitalist dünya sisteminin egemenleri ve kurumları, işler buraya varmadan tek eksenli sistemi sürdürmeye çalışacaklardır.
Barter, bizim de taraf olduğumuz DTÖ kurallarına aykırı. Ama yapılacağını varsayalım. Barter nedir, “bende portakal var, sende makine parçası var, bunları değiştirelim”. İnternet çok büyük kolaylIk. Çoklu bir mal ticareti, mal değişimi. Burada da belli bir para birimini veya altını esas alan, ortak bir değerleme sistemi olacak, “kaç kilo portakal kaç makine parçasına eşittir”, bunu bu şekilde değerlendireceğiz. Olmaz değil, teorik olarak olur. Ama çok büyümez. Gerçek ihtiyaç sahiplerinin karşı karşıya gelmesinde sıkıntı olur. Küçük pazar ekonomilerinde bu olur ama uluslararası ticarette Barter çok genişleyemez.
Rusya’yla da yaptık Libya’yla da, müteahhit alacaklarının petrolle ödenmesiydi. Anlaşmalar yapıldı. Özel anlaşma dediğimiz yöntemlerdi. Merkez Bankası’nda hesapları yapılır ve tutulur, yürürdü. Her işlem bazında para hareketi olmaz, belli vade kesimleri vardır, diyelim yıl sonunda biz ne kadar doğalgaz benzin almışız, ne kadar satmışız, artıeksi aradaki fark nedir, kim kime borçlu, karşı tarafa ödenir.
Merkez bankaları daha güvenilir olduğu için, yoksa teknik olarak başka bankalar da bu hesabı tutabilir ama devletin garantisi söz konusu. Şimdi yapılabilir mi, yapılabilir. Ama aynı sorun: 27 milyarlık aldık, 5 milyarlık sattık, 22 milyarı nasıl ödeyeceğiz?
Buna bir limit getirilebilir. Ama asıl sorun, zayıf ekonominiz varsa bu girdaptan çıkamazsınız.
Aydınlık