"Eşimle ben tayinlerle birçok il ilçe dolaştıktan sonra, 2000 yılında tayinle Manisa'ya geldik.


Bu arada oğlumuz evlendi, kızım nişanlandı, her şey çok güzeldi.İşleri gereği çocuklar ayrı şehirlere gittiler. Tatillerde, bayramlarda bir araya gelip, hasret gideriyorduk.Bu mutluluk çok uzun sürmedi. Hani dünya bir imtihan sahnesidir ya, benim payıma da o kötü hastalık düştü. Halsizlik, iştahsızlık, çabuk yorulmalarla başlayan şikâyetlerim, aslında bedenimi saran kötü tümörün işaretleriymiş.

Ege üniversitesinde başlayan tedavi ve bende artan korku hayatımı alt üst etmişti. Öyle çaresiz, öyle halsizdim ki... Ne yapacağımı bilemiyor, benliğimi saran bu berbat durumdan biran önce kurtulmak istiyordum. Tedavimle uğraşan doktor, temiz havalı, doğal bir ortamın bana iyi geleceğini, toprakla uğraşmam gerektiğini söyledi. İlerlemiş hastalığı ancak bu şekilde zayıflatıp, normale dönebilirdim, aksi halde...

Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.
Çevreye çok duyurmadan bu hastalıktan kurtulmak istiyordum, kimsenin benim için üzülmesini, hastalığımla kimseyi meşgul etmek istemiyordum. Hastalığımın altıncı ayında , tahlil sonuçlarını alıp eve geldiğimde...., koridorda valizler gördüm. Eşime sorduğumda neye uğradığımı şaşırdım. Kısacası eşim ölümcül hastalığı olan bir kadınla uğraşmak istemiyordu.
Reklamlar