Pek az insan Einstein’ın birkaç yılını buzdolaplarını geliştirmeye adadığını bilir.
Nobel Ödüllü, dünya çapında ünlü bir deha neden buzdolabı üretmek gibi sıradan bir proje için vaktini harcar ki diye düşünebilirsiniz.
Kısaca anlatalım…
1920’lerin başında Einstein, bir gün gazetede tüm fertleri ölen bir ailenin haberini okur. Habere göre buzdolabından sızan zehirli bir madde hepsinin uykularında ölümüne sebep olmuştur.
Birçok kişinin hala buzluk kullandığı bir dönemden bahsettiğimizi unutmayın. O dönemde mekanik buzdolapları yaygınlaşmaya başlasa da henüz yeterince güvenli değillerdi. Kullanılan soğutucular (amonyak, sülfürdioksit ve metil klorhidrat) son derece zehirli maddelerdi ve sızıntı durumunda ölüme yol açabiliyorlardı.
Einstein daha sağlıklı bir yol bulunabileceğinden emindi.
Bu noktada işe, nükleer çağın babası olarak kabul edilen Leo Szilard girdi.
Leo Szilard ve Albert Einstein
Bu iki büyük bilim dehası bir araya geldiler ve buzdolaplarıyla ilgili problemin sadece zehirli soğutucular olmadığı sonucuna vardılar. Esas sorun buzdolaplarının doğaları gereği mekanik olmalarıydı.
İki büyük fizikçi, termodinamik bilgilerini herhangi bir mekanik hareket içermeyen bir soğutma sistemi geliştirmek için kullanabileceklerini fark ettiler.
Çok çeşitli tasarımlar üreten Einstein ve Szilard, daha umut verici gözüken üç fikir üzerinde yoğunlaşmaya karar verdi. Modern soğutma sistemleri mekanik kompresörler kullandığına göre, birbirinden bağımsız üç bilimsel ilkeye dayanan buzdolapları tasarladılar: Elektromanyetizm, emme ve yayılma. Tasarımlarının hiçbiri hareket eden parçalar içermiyordu.
Szilard, 1926 yılının başlarında, ikisinin birlikte sahip olacağı birçok patentten ilkini resmen aldı. Einstein ilk çalışma yıllarının büyük bölümünü İsviçre Patent Dairesi’nde geçirmiş olduğundan, gerekli işlemleri pahalı avukatlara ihtiyaç duymadan gerçekleştirdiler.
Birkaç ay içinde, ikili İsveç şirketi AB Electrolux ve Alman şirketi AEG ile anlaşma imzaladılar. Electrolux, Einstein ve Szilard’a patentleri karşılığında bugünün parasıyla 10 bin dolar ödedi. Ancak şirket tasarımların üretime geçmesini hiç düşünmedi. Tipik bir şirket mantığıyla, patentleri almasının tek sebebi kendi tasarımlarıyla rekabete girmesini önlemekti.
Ancak, AEG, ilerde EinsteinSzilard adıyla tanınacak elektromanyetik pompayı buzdolabında kullanmak üzere imal etmeye başladı.
31 Temmuz 1931 yılında, EinsteinSzilard buzdolabı çalışmaya başladı.
Peki sonra?
Proje birkaç sebepten ötürü sona erdi. Tüm dünyada yaşanan ekonomik kriz bir etkendi. Ayrıca buzdolabı tasarımları sürekli olarak gelişmekteydi. Ama esas darbe 1930 yılında keşfedilen Freon’dan geldi. Freon zehirli olmayan bir soğutucuydu ve böylece sızıntı tehlikesi ortadan kalkmış oluyordu. Yeni bir buzdolabı tasarımına da ihtiyaç kalmamıştı.
İlginçtir ki, bütün bunlar EinsteinSzilard sisteminin sonu olmadı. Pompa daha sonra nükleer reaktörlerin soğutma sistemlerinde kullanıldı.
Sonuçta, iki bilim insanı, altı ülkede kırk beşin üzerinde patent almışlardı. Dehalarının buzdolabı sektörüne yaptığı büyük katkılar çoğu kişi tarafından unutuldu. Yine de diğer başarıları yirminci yüzyılın doruk noktaları arasında hep anılacaktır.
Kaynak: Steve Silverman – Einstein’in Buzdolabı, syf: 42 – 44
Matematiksel