Şefık Sınığ, 1925 yılında KonyaSeydişehir' de dünyaya geldi.Babasının adı Hulusi, annesinin adı
Nazife'dir. Küçük yaşta annesini ve babasını kaybeden küçük Şefık, hem yetim. hem de öksüz kalır.
Kimsesiz kalınca; o yıllarda Denizli'nin Çivril ilçesinde PTT müdürü olan eniştesinin yanına gelir.
Burada, ilçenin tek ilkokulu olan 30 Ağustos İlkokulu'nda öğrenime başlar.
Çivrilli Osman Gürkan, IspartaGönen Köy Enstitüsü'nde tarım ögretmenidir. Çevresinde; zeki,
çalışkan, yardıma muhtaç çocukları teşvik ederek, çoğunlukla, okula kendisi götürerek, o çocuklann
öğrenim görmelerini sağlar. Şefık de, bu çocuklardan biridir.
Öğretmen Osman Gürkan, Şefik'i IspartaGönen Köy Enstitüsü'ne götürür, Orada, parasız yatılı
okumasını sağlar. Ona bir baba şefkati gösterir. Ona sahip çıkar.
Şefik Sınığ, Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra, AfyonDinar ilçesi, Sütlaç Köyü İlkokulu'na
öğretmen olarak atanır. Burada ilk görevine başlar1949 yılı ekim ayında bir gün, görev yaptığı
Sütlaç Köyü'ne yakın Bostancı Köyü'ne futbol oynamaya giderler. O köyde Çivril'den ve Gönen Köy
Enstitüsü'nden sınıf arkadaşı olan öğretmen Mehmet Aydeniz görev yapmaktadır Orada, maç esnasında
futbol topu patlar. Şefik öğretmen ve arkadaşları, tapu tamir etmek için okula giderler. Şefik
öğretmen, topu tamir ederken okulun ara duvarı üzerlerine çöker. Yalnızca o ağır yaralanır.
O yıllarda, ulaşım şartlan hayli zor olduğundan Çivril e güç şartlarda" getirilir.
Doktor Şerif Gürsel, ağır yaralı olan Şefik öğretmeni muayene ediyor ve omuriliğinin hayli ezilmiş
olduğunu görüyor. Çaresiz bir şekilde, Çivril'den Sütlaç'a geri götürülüyor ve orada okul
odasında yatağına yatırılıyor. Hasta yatağının başında, öğretmen arkadaşı Mehmet Aydeniz.
köylülerden bir kaç kişi bekliyor Ancak, durum umutsuzdur. Dünyanın bütün çiçeklerini, köy
çocuklarını, öğretmenlik mesleğini çok seven idealist öğretmen ölmek üzeredir.Sürekli
öğrencilerini sayıklar Bu sayıklaması gün boyunca sürer. Hep, öğrencilerini, kaderleri kendisine
benzeyen o köy çocuklarını sayıklar. Dünyanın bütün çiçeklerini yanına ister. Son sözleri şu
olur:
Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin
Daha sonra, yaşama gözlerini kapar. Zorluklarla geçen yaşamı acı bir olayla son bulmuştur. Artık, o
çok sevdiği köy çocuklarından, okulundan ayrıdır...
Bu acı olay, 1949 yılında ekim ayının bir perşembe günü meydana gelmiştir. Çivril'de de duyulan bu
acı olay üzerine, bir grup öğretmen arkadaş, bir kamyonla Şefik öğretmenin cenazesini Çivril'e
getirmek üzere Sütlaç'a gider. Giden öğretmenler Süleyman Çavdaroğlu, Hasan Başkaya, Ali Dönmez,
Rüştü Özen ve Mehmet Reşit Akay'dır. Yanlarında, beraber gittikleri öğretmenlerden birisinin Çivril'
de misafiri olan bir üniversite öğrencisi de vardır. O da çok üzülmüş ve duygulanmıştır.
Şefik öğretmen, arkadaşlarınca Çivril' e getirilir ve şehir mezarlığında toprağa verilir. Mezarının
başına adı, soyadı, doğum ve ölüm tarihleri yazılı bir mezar taşı dikilir.
Çivril'den öğretmenlerle beraber Sütlaç'a giden üniversite öğrencisi bu acı olayı Ceyhun Atuf
Kansu'ya, 1949 yılında anlatır. Şefik öğretmenin o duygu yüklü son sözlerini aktarır. Bu acı olayı
ve son sözleri duyan Ceyhun Atuf Kansu çok duygulanır. Şefik öğretmenin anısını, idealistliğini
ölümsüzleştirmek için "Dünyanın Bütün Çiçekleri" adlı o duygulu, anlamlı şiirini kaleme
alır.
Bu şiir, ünlü şair tarafından 1950 yılında kaleme alınmıştır, öğretmen Şefik Sınığ, yıllar boyu
yaşasın diye... Gerçekten de, "Dünyanın Bütün Çiçekleri" şiiri, yıllar boyu bir türkü gibi
söylenip durdu. Daha çağlar boyu söylenip duracak. Anadolu'nun her köşesinde bir fısıltı gibi,
Şefik öğretmen, dünyanın bütün çiçeklerini, köy çocuklarını çağıracak. Kaderleri ona benzeyen,
yalnızlıkta açan, kimsenin bilmediği o köy çocuklarını... Onlara son bir ders vermek için... Son
şarkısını söylemek için...
Öğretmen Şefik Sınığ, bu şiirle ölümsüzleşmiştir. Şefik öğretmenin mezarının Çivril'de olduğunu pek
fazla kişi bilmiyor. Onu tanıyan, bu gün hayatta olan emekli öğretmen arkadaşları mezarın yerini
bilmektedirler ve anısını ilk günkü canlılığı ile içlerinde yaşatmaktadırlar. Bu gün, hayatta olan,
kendisini tanıyan arkadaşları Osman Gürkan'ın oğlu emekli kütüphane öğretmeni Turan Gürkan, emekli
öğretmenler Rüştü Özen, Mehmet Reşit Akay ve Süleyman Erdem'dir. Emekli öğretmen Süleyman Erdem,
Şefik öğretmenin mezarının Çivril' de olduğu ,konusunu yeniden gündeme getirir. İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğü'ne, "Mezarın yeniden düzenlenmesi" önerisini götürür. Öneri kabul görür ve
yapılan düzenleme 24 Kasını Öğretmenler Günü'ne yetiştirilir. Mezartaşına şiirin ilk ve son kıtaları
yazdırılır. 24 Kasım' da mezarının başında kısa bir tören yapılır. Emekli öğretmen Rüştü Özen,
Ceyhun Atuf Kansu'nun oğlu Işık Kansu'ya olayı haber verir. Çivril'e davet eder. Ünlü şairin oğlu
Işık Kansu, yıllardan beri peşinde olduğu, araştırdığı olayın birden bire aydınlandığını duyunca,
oldukça heyecanlanır. Hemen Çivril'e gelir ve Şefık Sınığ'ın mezarını ziyaret eder. Onu tanıyan
emekli öğretmen arkadaşları ve diğer kişilerle tanışır, konuşur. Daha sonra, Rüştü Özen ile birlikte
Dinar'ın köyleri olan Sütlaç ve Bostancı Köyleri'ne gider. Amacı; o günlerin tanığı yaşlı kişileri
bulup konuşmaktır.
Amacına ulaşır. O acı olayın canlı tanıklarını bulup konuşur. Oradan buruk bir acı ile Çivril'e
geri döner.Yıllardır arayışının mutlu sona ulaşmasında katkısı olan Çivrilliler' e teşekkür
ederek, Ankara'nın yolunu tutar. Ankara yollarında babası Ceyhun Atuf Kansu'nun "Dünyanın
Bütün Çiçekleri" şiirini daha bir anlamlı mırıldanır. Bizler, Şefık öğretmenin mezarının
Çivril'de bulunmasını bir onur sayıyoruz.
Çivril' de Şefik öğretmenin mezarının bulunduğu şehir mezarlığı, yüksekçe bir tepededir. Bu tepe,
özellikle ilkbahar aylarında renk renk çiçeklerle bezenir. Burada her türlü çiçek boy verir.
"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün
çiçeklerini buraya getirin!"
Köy öğretmeni Şefik Sınığ'ın son sözleri.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin getirin...ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,
Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın.
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kopdağına göçen,
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen.
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum.
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarümar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Ceyhun Atuf KANSU