Doktor kansersin dedi. 4-6 ay arasında ömür sürersin diye de tahmin etti.

Evdeymiş abla. Bugün yıkanacak merdiven yokmuş ona. Oturduk, konuştuk. Kahve bile yaptı kızı bana. Hiç böyle tatlı gelmemişti valla. Evin oğlu Ahmet kayboldu bir ara. Saçları ıslak döndü yanımıza. Abdest almış, bugün Cuma namazı varmış. ‘’5 dakika kaldı abi, gelirsen gidelim ya da bana müsaade’’ dedi. İyi de ben bu yaşa kadar ne abdest almıştım ne de secdeye varmıştım. O yırtık montunu giymiş bana bakarken çok utanmıştım.

Tamam dedim, yolda giderken ondan bir şey istedim. ‘’Ahmet, gülme ama bana abdest almayı öğretir misin sana zahmet?’’. Olur abi, tabii ki dedi. Ama güldü çaktırmadan, gördüm yani. Yazık çocuğa. Bana öğretmek için tekrar abdest aldı soğuk havada. Girince camiye, bana bakar kılarsın abi dedi sessizce. Sağolsun babam çok mal-mülk bıraktı. Ama onunda hiç bu işlerde gönlü olmamıştı. O yüzden biz de görmedik, cenazeye kadar hiç camii nedir bilmedik. Cenaze namazını bile ayıp olmasın diye en önde kılmıştım. Vallahi abdest bile almamıştım.


Şimdi 37 yaşındayım. Üç kız babasıyım. Ablaya kirada oturduğu evi almıştık. Bir güzel de tadilat yapmıştık. Şimdi o evde torununa bakıyor. Çünkü kızı evlendi ve benim fabrikada çalışıyor. Ahmet ise yakında okuldan mezun oluyor. Çocukları muayene edecek, muhtaç ailelere yetişecek. Bir de camii yapıyoruz. Bir yıla kalmaz biter, bir Cuma namazına hazırlıyoruz. Ömrü veren de alan da Allah. 6 ay ömrü 8 yıla çıkaran da Allah. Şer görünenleri hayra çevirende Allah. Babamı da, beni de affeder inşaallah…
Reklamlar