Dakikalar sonra bebeğim dünyaya geldi. Odayı bir sessizlik kapladı. Herkes nefesini tutmuştu. Doktor kucağına aldığı bebeğe baktı… Ve o an yüzündeki rengi kaybetti, gözleri dehşetle açıldı. Sanki bütün dünya donmuştu.
Ben, hâlâ ne olduğunu anlayamadan fısıldadım:
— Ne var?..
Doktor, yani yıllar önce beni yarı yolda bırakıp kaybolan adam, kollarında küçücük bedenin ağırlığını taşırken yüzü bembeyaz kesildi. O an zaman durmuştu sanki. Hemşireler bile şaşkınlıktan nefesini tutmuş, bakışlarını ondan bana çevirmişti.
— Söylesenize, dedim boğuk bir sesle, nefes nefese… Ne var?
O ise tek kelime edemedi. Sanki dili tutulmuştu. Yalnızca gözleri… O gözler ki, bir zamanlar bana dünyaları vaat etmişti, şimdi dehşet içinde bebeğe bakıyordu.
Hemşire dayanamayıp elinden aldı yavrumu. O an ben de bebeğimi görmek için doğrulmaya çalıştım. Göz kapaklarımı araladım, ellerim titreyerek uzandı. O minicik yüzü gördüğümde kalbim sıkıştı.