Kaygı, öğrenmenin ve öğrendiğini kullanmanın önündeki en önemli engeldir. Kaygısı artan, sınava olduğundan farklı anlamlar veren öğrenciler için her sınav bir krizdir. Bu duygularla sınava hazırlanan genç, her bir sınavı, hatta her bir çalışma testini, kazanılması gereken bir savaş olarak görecek, yapamadığı her bir soruyu kaybedilmiş bir savaş olarak yorumlayacaktır. Bu kaygıyı azaltmada en önemli görev biz ebeveynlere düşmektedir. Öncelikli olarak şunu bilmeliyiz ki kaygı bulaşıcı bir duygudur. Çocuğunuzun geleceği konusundaki endişeleriniz çocuğunuza yansır.
Bu nedenle öncelikle aileler kaygılarını
azaltmaya çalışmalıdırlar. Yoğun kaygı yaşayan kişiler geleceği düşünmekten
bugünü kullanamazlar. Sizin sınav sonucu ile aşırı meşgul olmanız, çocuğunuzun
da bu yönde meşguliyetini arttıracaktır. Çocuğunuza yardımcı olmak için
çocuğunuzun bugünkü yaptıkları ile ilgilenebilirsiniz. Beden dili ve ses tonu
ile verdiğiniz mesajlara dikkat edin. Sözlerini, beden dili ve ses tonları
desteklemiyorsa yani ağızlarından çıkan ile bedenlerinin söylediği çelişiyorsa
öğrenci daha çok beden diline dikkat edecektir.
Çocuklarınıza tekrar tekrar ders çalış
demeyin. Sorumluluğunu bilen ve sınavlara hazırlanan öğrenciler için ailelerin
uyarılarına ihtiyaç yoktur. Bazı öğrenciler bu nedenle kendisi için değil
ailesi için ders çalışması gerektiği düşüncesine kapılıp daha yoğun kaygı
hissedebilir. Ya da ailesine tepki göstererek ders çalışmayı aksatabilir.
Gereğinden fazla fedakarlıktan kaçının ve bunları hatırlatmayın. Örneğin bir yıl
boyunca eve misafir çağırmamak, evde televizyonu açmamak gibi. Öğrenci bu
durumu ailemin bu fedakarlıklarına yanıt vermek zorundayım biçiminde düşünerek
daha fazla kaygılanabilir. Çocuğunuzu hiçbir zaman başka çocuklarla
kıyaslamayın çocuğa, sınavların onun kişiliğini değerlendiren bir ölçü olmadığı,
kazanmak kadar kaybetmenin de hayatın bir parçası olduğu, hayatın sonu olmadığı
anlatılmalıdır.