Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940’ta kuruldu. Değişik ülkelerin eğitim sistemleri içinde, Köy Enstitüleri kadar üzerinde çalışma ve tartışma yapılan bir başka eğitim kurumu çok azdır. Bu okullar, ulusal ya da uluslararası araştırmalara konu oldular; dünya eğitbilim ansiklopedilerine girdiler, dünyanın birçok ülkesinde örnek alındılar. Kapatılmalarının üzerinden 65 yıl geçti ama Köy Enstitüleri hâlâ tartışılıyor. Acı ve hüzün veren bir özlem, direnme yaratan bir umutla anılıyor. Bunun nedeni nedir? Nasıl ve ne amaçla kuruldular? Neden kapatıldılar? Günümüz eğitiminde yerleri olabilir mi?
Köy Enstitüleri, Osmanlı’nın son döneminden başlayarak; Kurtuluş Savaşı’nı, Türk Devrimi’ni ve Anadolu aydınlanmasını içine alan bir çerçeve içinde ele alınmalıdır. Türkiye’nin o dönemdeki toplumsal yapısı ve bu yapının yön verdiği politik çelişkiler; dünyadaki gelişmelerle ilişkilendirerek incelenmelidir. Enstitüler, kapsamı oldukça genişleyen bu çalışma sonunda daha anlamlı bir biçim alacak ve gerçek değeri etkileyici bir biçimde ortaya çıkacaktır.

Köy Enstitülerinin destansı bir öyküsü vardır. Burada yetişen öğretmenler, edindikleri bilgi ve bilinçle, sınırsız bir yurt sevgisi ve yüksek bir inanç sağlamlığına ulaşmışlardı. Bu duygusal bağ gözardı edilirse Köy Enstitüleri kavranamaz. Köy Enstitü hareketinde yer alan herkes; Anadolu insanına özgü paylaşımcılığa, güçlü dayanışma duygusuna ve zorluklara karşı direnme gücüne sahipti. Bu özellik; müdüründen aşçısına, öğrencisinden genel müdürüne dek görev alanların tümü için geçerlidir. Türklere has bu özellikler, Anadolu’da yoğrulan uygarlık birikimiyle birleşince; yeniliğe, öğrenmeye ve gelişmeye olağanüstü istekli bir halk kitlesi oluşturmuştu. Köy Enstitülüler bu halkın çocuklarıydı.
Cumhuriyetin son yetmiş yılında, eğitimin milliliği ortadan kalktı ve çok başlı öğretim eğitimimize egemen oldu. Bu olumsuzluk, Köy Enstitüleri deneyiminden günümüz eğitimi için ders çıkarmamızı zorunlu kılıyor. Bu deneyimden nasıl yararlanabileceğimize ve ne tür öneriler geliştireceğimize karar vermeliyiz.
Sel gitmiş kum kalmıştır ama Köy Enstitüleri, yaşanmış bir gerçek. Türkiye’ye ve dünyaya kendini göstermiş bir gerçek. Milli Eğitimimize damgasını vurdu ve kendinden sonra gelen iki yurtsever bir kuşak yetiştirdi. Bıraktığı kumun içinde, günümüzde yararlanılacak çok değerli altın ilkeler var.

Enstitülerle, Atatürk Devrimi yani aydınlanma köylere kadar gidiyordu. Enstitüler kadar hiçbir kurum; bu kadar ulusal, bu kadar yerli, bu kadar devrimci olamazdı. Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim düşünceleri, ilk kez burada bu kadar geniş ve bu kadar anlamlı biçimde yeşerdi. Devrim kendi okullarını, kendi kurumlarını bulmuştu. Devrim’in halka ulaşmasına kıl payı kalmıştı.
Rusya'dan ABD'ye "Ukrayna ihtilafına giderek daha fazla dahil olan" protesto notası13 izlenme
MB’nin kur zararı 328 milyar lira6 izlenme
EYT’lilerin çilesi bitmiyor: Bu SMS geldiyse dikkat! Mesajı alanlar soluğu SGK’da aldı13 izlenme
200 milyon nerede? 'Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı'ndan rüşvet kokuları geliyor!'10 izlenme
'İmam, merhume ve cemaat CHP'li diye cenaze namazını terk etti' iddiası!5 izlenme
Son dakika: İstanbul merkezli 30 ilde FETÖ’nün TSK yapılanmasına operasyon8 izlenme
İBB bir davayı daha kazandı! Kıyıları kamuya kapatıp otellere açan yönetmelik iptal edildi11 izlenme
Lezita fabrikasındaki grev: Öz Gıda İş'ten Çalışma Bakanlığı'na 'Sermayenin avukatlığına soyundu' tepkisi6 izlenme
TRENDE DÜŞÜP BAYILAN KIZ
Fen liseleri vaizlere teslim: Şalvar ve takkeli konferans!
Kredi kartında 100 bin lira limitini düşürmek için başvuranların sayısı şimdiden yüz binleri aştı
Tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in sorgusunun detayları ortaya çıktı: Savcı 'Hocam' diye hitap edip kürtçe konuşmuş!