BİR ZAMANLARIN EFSANESİYDİ CENAZESİNİ SADECE BEŞ KİŞİ KALDIRDI

Ancak artık, yaşamını süsleyen neon ışıklarının yerini, çöpleri aydınlatan sokak lambaları almıştı. Çöplerden topladığı káğıt ürünlerini satarak geçimini sağlıyordu.

Örümcer, geçmişin parlak günlerinden uzakta sakin ve gözlerden uzak bir yaşam sürüyor şimdi.
Tıpkı Belkıs Özener gibi, Yeşilçam’da birçok filme sesini veren ses sanatçısı Sevim Şengül, 1938’de İstanbul’da doğdu.
Özellikle 60’lı yıllarda İstanbul sahnelerinde fırtına gibi esti. Türk müziği ve fantezi türü şarkılarla çok sevildi. ‘Bar Kızı’, ‘Bana Derler Fosforlu’, ‘Veda Busesi’ gibi filmlerde Türkan Şoray’ın okuduğu şarkılara sesini verdi.
Ama yoksulluk uçurumuna düşen ünlüler gibi, önce işini, sonra sağlığını yitirdi. Son günlerini hayranlarından birinin evine sığınarak geçirdi. En son Bursa Devlet Hastanesi morgunda yapayalnız kaldı. 1999’un ağustos ayında birkaç yakını tarafından toprağa verildi.
1950’lerde ve 60’ların başında Türk sinemasında fırtına gibi esen komedyen karakter oyuncusu Suphi Kaner, çeşitli sorunlarla iç içe yaşarken, aşırı duyarlı kişiliği nedeniyle alkole bağımlı oldu.
Alkol yüzünden dönemin Prodüktör Cemiyeti ortak karar alarak ona kimsenin iş vermemesini sağladı. Düştüğü yoksulluk ve bunalım çukurunda daha fazla duramadı ve 1963 Ağustos’unda intihar ederek hayata veda etti. Öldüğünde cebinde 15 lirası vardı. Daktilo makinesi de 50 liraya rehindeydi
Onun öyküsünü bir film olsa belki de milyonlarca kişiyi salonlara çeker ve gözyaşlarına boğardı. Küçücük yaşında keşfedilip sinemaya adım attı, adını tarihe “efsane dansöz” olarak yazdırdı. Yaşlı kadın bir yakınının arabasında geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirmişti. Cenazesini buz gibi morga getirdiler. Kimlik tespiti için günlerce bekletildi. Ama ne arayan oldu yaşlı kadını ne soran… Ta ki bir genç gelip onu tanıyana kadar. İşte o zaman yaptığı “ateş dansı” ile bir dönem sahnelerde ve Yeşilçam’da fırtına gibi esen Özcan Tekgül’ün trajedisi gün ışığına çıktı.
Döneminin magazin basınının peşinde koştuğu ünlülerden biriydi Tekgül. Güzelliğini sergileyen fotoğrafları ile erkeklerin başını döndürdü. Öyle ki ona “cihan yandı dilber” derler, saçının tek teline dokunabilmek için servetlerini ayaklarına sererlerdi. 1980 yılında Kültür Bakanlığı tarafından kendisine Onur Belgesi verilmesi,tartışmalara yol açtı. Sonra devir değişti. Tekgül yavaşça köşesine çekildi. Artık onu ne arayan vardı ne soran. Hiç evlenmemiş, yuva kurmamıştı. Bu yüzden babasından kalan maaş ile geçinmeye çalıştı. Hatta baba yadigarı evi satıp kıt kanaat yaşamaya başladı.
Reklamlar