O an her şey affedildi. Kapının kapanışı, ekmek, yağmur… Hepsi geride kaldı.
Sonraki günlerde yavaş yavaş iyileştim. Murat her gün geldi. Bazen yalnız, bazen sessiz. Leyla hiç gelmedi. Sormadım. Bazı soruların cevabı bilinmese daha az acıtıyor.
Taburcu olacağım gün Murat yanıma bir poşet bıraktı. İçinde ilaçlar, biraz yiyecek ve yeni bir mont vardı.
“Bu sefer içine bir şey saklamadım,” dedi gülerek.
Ben de ilk kez uzun zamandır güldüm.
Eve döndüğümde ekmeği koyduğum masaya baktım. Hâlâ bıçak izi duruyordu. O iz bana şunu hatırlattı: Bazen insanlar sevgilerini en tuhaf yerlere saklar. Çünkü göstermek cesaret ister, saklamak ise çoğu zaman mecburiyet.
Şimdi kalbim hâlâ hassas, ama güçlü.
Ve biliyorum ki oğlum, bana bir somun ekmekten çok daha fazlasını vermişti.
Bana hayatı geri vermişti.