Öncelikle, tahta, cenazenin mezara daha düzenli bir şekilde yerleştirilmesini sağlar. Bu, ölüye saygı gösterilmesinin bir yolu olarak kabul edilir ve cenazenin daha düzgün bir şekilde toprağa verilmesini kolaylaştırır. Tahta ayrıca mezarın içinde cenazenin toprağa doğrudan teması engellenmesi için bir bariyer görevi görür.
Bazı rivayetlere göre, 9 tahta kullanılması, İslam inançlarında simgesel bir anlam taşır. İslam'da, "dokuz" sayısı bazı hadislerde ve sembolizmalarda önemli bir yer tutar. Bu nedenle, cenazenin üzerine konulan tahta sayısının 9 olması, hem geleneksel hem de manevi bir boyut taşır. Her bir tahta, ölünün ruhuna yapılan dua ve salavatları simgeler. Bu uygulama, ölüye olan saygının ve dua etmenin bir göstergesidir.
Ayrıca, 9 tahta koyma geleneği, cenazenin daha uzun süre toprağın altına gömülmeden önce dayanıklı kalmasını sağlamak ve toprağın doğrudan cenazeye zarar vermesini engellemek amacıyla da yapılır.
Bu sebepler, tahta kullanımının ve özellikle 9 tahta konulmasının, cenaze işlemlerindeki derin dini ve kültürel anlamları ortaya koyar.
Defin işlemi, cenazeye karşı yapılan dini görevler arasında yer almakla birlikte, İslâm'ın insana verdiği değeri ve saygıyı gösteren bir vecîbe olarak da önem taşır. Cenaze namazı gibi bu da farz-ı kifâye olup, toplumun bir grubu veya belirli bir kurum tarafından yerine getirilmesi gereken bir sorumluluktur. Kur’ân-ı Kerîm’de bu işlemin insanlara Allah tarafından öğretildiği ifade edilmiştir. Hz. Âdem’in oğlunun, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini, Allah’ın gönderdiği bir karganın hareketlerinden öğrenmesi ve "Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimi gömmekten âciz kaldım!" şeklinde pişman olması, bu hususun ne denli önemli olduğunu vurgular (el-Mâide 5/31). Ayrıca, ölülerin gömülmesi gerektiği başka âyetlerde de dolaylı bir şekilde ifade edilmiştir (Tâhâ 20/55; el-Mürselât 77/25-26; Abese 80/21-22). Ölünün toprağa verilmesi, çevre sağlığını koruma, insan onurunu muhafaza etme, ölümün hatırlatılması gibi birçok hikmet barındırır. Aynı zamanda geride kalanların ölüye karşı son görevini yerine getirmesi, ölen için yeni bir yaşamın başlangıcını simgeler. Bu yüzden defnin şekil ve usulü, fıkıh kitaplarında detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ancak uygulama ve usuller, kültürel ve yerel farklılıklar nedeniyle zaman zaman değişiklikler gösterebilmektedir. Cenaze hizmetlerinin zamanında yapılması ve naaşın defnedilmesi, önemli bir mazeret bulunmadıkça geciktirilmemelidir.
Cenaze hizmetlerinin geciktirilmeden yerine getirilmesi ve naaşın defnedilmesi gerektiği, İslam’da önemli bir kuraldır. Hz. Peygamber, cenaze işlemlerinin vakit kaybedilmeden yapılmasını tavsiye etmiştir (Şevkânî, IV, 79-80).
Cenazenin mezarlığa taşınırken sesli zikir yapılması, Kur’an okunması veya herhangi bir gösterişte bulunulması dinî açıdan uygun görülmemiştir. Cenaze, sükûnet içinde, kalben zikir, dua ve tefekkürle takip edilmelidir. Mezarlığa varıldığında, cenaze kabrine indirilene kadar ayakta durmak ve sonrasında oturmak sünnettir. Kabrin derinliği 100-150 cm. arasında olmalı ve cenaze, kıbleye dik açıyla yerleştirilmelidir. Cenazeye, toprağın doğrudan teması engellenmek amacıyla, tabanın bir kısmı kazılarak lahit şeklinde yer açılması tercih edilir. Ancak, toprağın sert veya yumuşak yapısına göre bu yöntem uygulanamazsa, cenazenin kabrin tabanına uzunlamasına yerleştirilmesi ve toprak kaymasını engelleyecek önlemler alınması yeterlidir. Cenazenin kabre indirilmesi, mümkünse sadece ölenin yakın akrabaları ve mahremi tarafından yapılmalı, buna imkân yoksa yabancı kişiler de bu görevi yerine getirebilir.
Cenaze, "Bismillah ve ala millat Resûlullah" duasıyla kabre indirilirken, yüzü kıbleye doğru çevrilip sağ yana yatırılmalıdır. Eğer cenaze bu şekilde yerleştirilmemişse, toprak tamamen örtülmeden önce düzeltme yapılmalıdır. Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre, toprağın tamamen örtmesi durumunda bile cenazenin yanlış yerleştirilmesi durumunda kabrin tekrar açılması gerekmektedir. Cenazeye kefen bağları açıldıktan sonra, üzerine tahta, kerpiç, kuru ot gibi malzemelerle örtülmeli ve toprağın doğrudan teması engellenmelidir. Cenazenin tabutla defnedilmesi, gerek ölenin toprakla doğrudan teması engellenmesi, gerekse israf, gösteriş ve fazla yer kaplama gibi sebeplerle mekruh kabul edilmiştir. Ayrıca, ölünün mumyalanarak gömülmesi de aynı şekilde hoş karşılanmamaktadır.