AYAĞA KALKINCA…

Ağıt yakanlar tabutu düzelttiler ve Dorcas’ı kızkardeşinin yanına koydular.

Bir ay sonra albay Chase, kendini öldürdü. O da aynı mezarlığa kondu.

8 yıl sonra Chase’lerden olan bir çocuk daha öldü ve mezarlığa getirildi. Bu süre içinde menteşeler paslanmıştı.

Kapıyı iki zenci ancak açabildi.

İçeri girenler korkuyla kala kaldılar! Bayan Goddard’ın tabutu normal yerindeydi ama Chase ailesinin tabutları ortalığa saçılmıştı!

Bu çok tuhaftı; zira her birini dört kişi ancak kaldırabiliyordu!

Bir ay sonra mezarlığa çiçek koyan bir kadın ‘çatırtı’ sesleri ve ‘inliyen birinin sesi’ni duydu.

Kadının atının ağzından korkudan köpükler gelmeye başladı ve sonradan veterinerde tedavi görmek zorunda kaldı.

Ertesi Pazar kilisenin dışında bağlı duran atlar korkuyla dörtnala tepeler kaçmaya başladılar ve oradan da denize ölüme atladılar!

Mezarlığın adı gittikçe kötüye çıkıyordu. Sırada Samuel Brewster’in cenazesi vardı. Kimi Küba, kimi Haiti’den gelen 1000 kişilik kalabalık bir cenazeydi.

Şiddetli bir fırtına vardı ve dört zenci köle kurşun tabutu taşıyorlardı; ki yine insanın kanını donduran aynı manzarayla karşılaştılar: tabutlar yine ortalığa saçılmıştı
Reklamlar