Alt kata indik ve halıları kat kat serdiklerini gördüm.
İsmim Semra. Halı Bakmak amacıyla Halıcı dükkanına gittim.. Dükkanda ikimizden diğer kimse yoktu, ben halılara bakarken mağazanın içersinde dolaşmaya başladım. Sedat yanımdaydı ve her gösterdiğim halının fiyatını söylüyordu. Ben de fiyatları pahalı bulduğumu söyleyerek “Çok pahalı ama…” diyordum. Sık sık önünde eğilerek onun dikkatini çekmeye çalışıyordum. Sedat, “İstersen alt katta da halılarımız var, oradan beğenebilirsiniz,” dedi. Alt kata indik ve halıları kat kat serdiklerini gördüm. Eğilerek halıların uçlarını kaldırmaya başladım, o da anında arkamdaydı. Kısa bir vakit sonra arkamda bir sertlik hissettim. Arkamı döndüğümde.. Devamını izlemek amacıyla gorsele doku57nun..
Eğildiğim sırada, arkamda bir kıpırdanma hissettim. O anda, mağazanın kapısının çalmasıyla eş güdümlü ikimiz de irkildik. Gelen müşteriye bakmak amacıyla aceleyle yukarıya çıktık. Mağazaya giren ihtiyar bir çift, halılara göz gezdiriyordu. Sedat, onlara yardımcı olmak amacıyla yanlarından ayrıldı.
Haberin Devamını Okumak için görsellere tıklayarak ilerleyiniz
Bu fırsattan istifade, alt kattaki halılara yine göz atmak amacıyla geri döndüm. Bir vakit sonra Sedat yine yanıma geldi ve “Biraz önceki hali hatalı anlamanı istemem. Halılarımızı beğenmen amacıyla yardımcı olmaya çalışıyorum sadece,” dedi utangaç bir şekilde. Gözlerinde bir tedirginlik vardı, ancak bu hal beni daha da cesaretlendirdi. “Anlıyorum,” dedim. “Halılara bakmaya devam edelim.” Sedat, bana değişik halılar gösterirken aramızdaki gergin hava yavaş yavaş konumunu daha rahat bir atmosfere bıraktı.
Haberin Devamını Okumak için görsellere tıklayarak ilerleyiniz
Sohbet ederek ve gülüşerek halılara bakmaya devam ettik. Sonunda beğendiğim bir halı buldum ve satın almaya karar verdim. Sedat, halıyı paketlerken, “Umarım bu halı evinizde güzel bir yer bulur,” dedi gülümseyerek. “Kesinlikle,” dedim. “Yardımlarınız amacıyla teşekkür ederim, Sedat. Belki bir gün yine görüşürüz.” Sedat, “Her vakit bekleriz, Semra Hanım,” diyerek beni uğurladı. Dükkandan ayrılırken içimde tatlı bir heyecan ve bir ileri ziyaretin merakı vardı.
Bir gün İzmir'de arkadaşlarla belediye otobüsünde gidiyoruz. Bizim arkadaş boş yer buldu ve oturdu. Sonraki durakta da eli bastonlu yaşlı bir amca geldi. Arkadaş da gıcıklığına adama yer vermedi. Adam o arkadaşın oturduğu koltuğun yanına geldi ve ayakta arkadaşın yer vermesini bekledi. Fakat arkadaş yerini vermedi. Neyse adamcağıza da yazık, bastonu otobüs hareket ettikçe bir o tarafa bir bu tarafa kayıyor. Arkadaş dayanamadı ve yaşlı amcaya:
– Amca bastonun ucuna lastik takarsan kaymaz, dedi. Adam şöyle baktı, sonra;
– O lastiği zamanında baban taksaydı şimdi sen olmazdın, ben de orada oturuyor olurdum deyince bütün otobüs koptu. Arkadaş o gün bu gündür belediye otobüsüne binmez.
Padişah ile vezir tartışmaya başlamış. Padişah vezire:
- En büyük ve en güçlü olan benim. Sen benim emrimdesin! demiş. Vezir de;
- Hayır ben büyüğüm. Ordunun başında ben savaşıyorum, sen sadece mühür basıyorsun, diye itiraz etmiş. Tartışma uzayınca padişahla vezir, bir çobanın yanına gitmişler ve konuya hemen girmemek için çobana sormuşlar:
- Senin koyunun mu büyük, ineğin mi?
Çoban şaşırmış şaşırmasına da, soranlar da padişahla vezir.
- İneğim, demiş.
- Keçin mi büyük, öküzün mü? Çoban;
- Öküzüm tabii, deyince, asıl soruyu yöneltmişler çobana:
- Söyle bakalım, padişahın mı büyük, vezirin mi?
Çoban hiç düşünmeden yanıt vermiş:
- Vallahi ben bu hayvanları tanımıyorum
Hoca bir gün hamama gider. Hamamcılar onunla hiç ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık bir havlu verirler. Hoca sesini çıkarmaz. Hamamdan çıkarken uzatılan aynaya yüklüce bir bahşiş bırakır.
Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez büyük ikramlar görür, fakat çıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır.
-"Efendi" der hamamcılar, "gösterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?"
- "Bugün verdiğim, geçen haftanın bahşişiydi" der Hoca, "Geçen hafta verdiğim de bugünkü hizmetinizin karşılığıydı. Böylece ödeştik !"