Ailemi kurtarmak için

“Ben buradayım,” dedi. “Bu yeter.” Bir süre sonra bana hastalığını açıkladı. Zamanı sınırlıydı. “Seni yalnız bırakmak istemedim,” dedi. “Bu yüzden bu evliliği kabul ettim.” “Yani bu bir anlaşma mıydı?” diye sordum. Başını salladı. “Hayır. Bu bir sorumluluktu.” Zamanla korku azaldı. Yerini güven aldı. Sonra bir gün aniden rahatsızlandı. Hastanede doktor bana sordu: “Ona ne oluyorsunuz?” Bir an duraksadım. Sonra net bir şekilde söyledim: “Eşim.” Uyandığında ilk sorduğu şey şuydu: “İyi misin?” “İyiyim,” dedim. “Şimdi sıra bende.” Bir hemşire bana gerçeği

anlattı. Kemal Bey’in ilk eşini defalarca benzer durumlardan kurtardığını söyledi. İnsanlar onu tuhaf sanmıştı ama o sadece korumuştu. Son kez zor bir gece yaşadım. Uykumda kalktığımı hatırlıyorum. Ama bu kez yalnız değildim. Karşımda Kemal Bey vardı. “Dur,” dedi sakince. Durdum. Elimi tuttu. “Geçecek,” dedi. Ve geçti. Sonrasında bir daha hiç o durumlar yaşanmadı. Evi sattık. Babam iyileşti. Küçük, sakin bir kasabaya taşındık. Tek bir ev. İki insan. Aynı anda dinlenebildik. Yıllar sonra, Kemal Bey sessizce hayata veda etti. Yanında oturdum. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Artık korku yoktu. Bazen en sessiz görünen insan, en büyük sorumluluğu taşır. Ve bazen güven, korkudan daha güçlüdür.
Reklamlar