Hikaye meşhurdur;
“Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kurtulmak için kuyruğunu kesmek zorunda kalmış.
Daha sonra bir başka tilki onu gördüğünde,
‘Kuyruğunu neden kestin’
diye sormuş.
Kuyruğu kesik olan,
‘Böyle kendimi çok mutlu hissediyorum. Şimdi o kadar mutluyum ki adeta sevincimden havalara uçuyorum’ demiş.
Bunun üzerine, diğer tilki de kuyruğunu kesmiş.
Fakat mutluluk yerine şiddetli bir acı çekmiş.
Hemen diğer tilkiye gelip;
‘Neden bana yalan söyledin çok canım acıdı’ demiş.
Tilki;
‘Eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen onlar asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler’ demiş.
Bu iki tilki diğer tilkilere yaşadıkları mutluluğu anlatmışlar.
Böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler.
Çoğunluk onlara geçince bu seferde kuyruğu olanlarla dalga geçip onlara eziyet etmeye başlamışlar…”
Aman dikkat..!
Bu aralar bizde de kuyruğu kesik tilkiler çoğalmaya başladı.
Aslında son derece acı vermekte olan kendi durumlarını çok güzel bir şeymiş gibi takdim etmekteler.
Toplum içinde ikilik yaratarak herkesi kendilerine benzetmek için uğraşmaktalar.
Kuyruğunu keseni hemen kendi yanlarına alıyorlar.
Kesmeyenle de uğraşmaya devam ediyorlar.
Alay edip, dışlayarak kamplaşma yaratıyorlar.
İçinde bulundukları durumun ne kadar acı verici olduğunu anlamak için kuyruğumuzu kesmemize gerek kalmasın.
Aman dikkat diyelim…
Kuyruk gittikten sonra durumumuzu anlamanın bir faydası olmaz.
Kuyruk acımızla kalırız öylece..