Ekonomist Serhat Latifoğlu ve Ekonomist Hikmet Baydar, borsadaki ani düşüşe ilişkin Aydınlık’a değerlendirmelerde bulundu. Borsada toplam 6,5 milyar lirayı bulan satışların yüzde 55’ini tek başına Koç Grubu’nun bankası Yapı Kredi (YKB), yüzde 20’sini ise Bank of America adlı ABD bankası yaptı. TEB 7,35, MEKSA 4,12, Yatırım Finans 3,14, diğerler de 10,02 oranında satış yaptı. Bu satışlar akşam saat 16.00 ve 18.00 arasında, sadece 2 saatte gerçekleşti.
Borsadaki düşüş, ekonomi çevrelerinde siyasi gelişmelerle olan bağlantısını gündeme getirdi. Piyasalardaki dalgalanmanın, sıcak para hareketleri ve yatırımcı güveniyle ilişkisi sorgulanırken, Türkiye’nin siyasi kararlarının yabancı sermaye üzerindeki etkisi tartışılıyor. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), BİST pay piyasasında yaşanan olağanüstü fiyat hareketlerine yönelik inceleme başlattı.
Sermaye piyasasının güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını bozacak nitelikteki eylem ve işlemlerin tespiti halinde, Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde, Kurul tarafından sorumlular hakkında cezai ve/veya idari yaptırımlar uygulanacağı bildirildi. Bu süreçte döviz kuru ve enflasyon üzerindeki olası etkiler de merak ediliyor. Uzmanlar, mevcut ekonomik politikaların dövizde artışa ve enflasyonda yükselişe neden olup olmayacağını değerlendirirken, alınması gereken önlemler konusunda da çeşitli önerilerde bulundu.
Ekonomist Serhat Latifoğlu şunları söyledi: “Tam da bu TÜSİAD olaylarının üstüne gelmesi ilginç bir tesadüf oldu. Bank of America bu piyasada çok sık işlem yapıyor, muhtemelen yerli. Yapı Kredi TÜSİAD’la bağlantılı mı değil mi SPK araştırma yapmaya başladı. Soruşturmanın devamında göreceğiz. Elbette siyasi anlamda bağlantı vardır. Bu haberler yabancıların sevmediği şeyler. TÜSİAD onların Türkiye’deki temsilcisi. Onların başına gelecek her durumda harekete geçerler.
“Yabancıları da ikiye ayırmak lazım. Oradan yatırım için yatırım yapanlar. Yani fabrika, iş yeri vs. kuranlar. Türkiye’nin desteklemesi, teşvik etmesi gereken yatırımlar bunlar. Bir de sıcak para var. Sıcak para ikiye ayrılıyor. Biri portföy yatırım yapanlar, yani tahvil, hisse senedi alanlar. Diğeri carry trade gelenler. Yurt dışından para getirip, TL’ye çevirip, faize yatıranlar. Bu sıcak paraların hepsi Türkiye’nin sermaye piyasaları, ekonomisi için her zaman bir tehdit. Geçmişte de tehdit oldu bugün de bir tehdittir.
“Böyle bir yabancı çıkış başlarsa, eskisi gibi çok büyük yabancı portföy olmadığı için aşırı etkilemez. Etkilenebilir ama geçmişteki gibi bir yıkım olmaz. Yüzde 30’lara, hatta bir ara yüzde 25’lere kadar geriledi. Şimdi toplam içindeki payı 30-40 aralığında. Ama carry trade ile çıkacak olan para, kuru zıplatabilir. Türkiye’de asıl korkulan şey TÜSİAD ve çevresinin böyle bir manipülasyona, harekete kalkışması. Asıl etkileyecek olan bu. Çünkü onlarda para var. Bir döviz talebi ile karşılaşmamız halinde hem şahıslar hem şirketler, TÜSİAD’ın çevresi ve tetiklediği herkes piyasada böyle bir atak olursa oradan olumsuz etkilenebilir.”
Ekonomist Hikmet Baydar da şu ifadeleri kullandı: “Sadece borsa değil, tüm mali piyasaların siyasetle ilişkisi var. Türkiye’nin en büyük problemi borsanın sığ olması. Düşük hacimlerle, borsada çok büyük hareketlere sebep olunabiliyor. Borsada hisse senedi satmak, almak suç değil. Borsanın amacı da bu. Ancak aynı anda, birden fazla yerde borsada ciddi bir satışın yapılması ‘Organize bir hareket mi?’ diye bir soru işareti uyandırıyor. SPK daha önce bu konuda bazı yabancı kuruluşlara ceza kesti diye biliyorum. Manipülatif hareketlere karşı bankalar, SPK’nın dediği şekilde yaklaşmıyor. Buna yönelik bir tedbirin olduğunu görmedim. Bir papaz olayında bile Trump’ın çıkışları sonucu doların hızlı bir şekilde yükseldiğine tanık olduk. Bazı konuların doları nasıl yukarı çekebildiğini gördük.
“Yapılan satışların siyasetle alakalı olup olmadığını SPK inceleyecek. Önemli olan burada satışın yapılması değil. Önemli nokta organize, manipülatif bir hareketin olup olmadığı. Para piyasalarında olsun, sermaye piyasalarında olsun, çeşitli fonların art niyetli olarak piyasalarda yapmış olduğu satışlar siyaset için bir tehdit. Türkiye’nin yapmasını istemediği bir şey yapılıyorsa bu yönetimi zor durumda bırakmak için. Bu tür hareketler geçmişte yapıldı, gelecekte de olma ihtimali oldukça yüksek.”
Ekonomist Latifoğlu ve Baydar alınması gereken önlemlere ilişkin önerilerde bulundu. Latifoğlu şunları kaydetti: “Alacağımız tedbir bellidir. Kontrollü kambiyo rejimine geçmemiz. Neoliberal politikaları bir an önce sona erdirmeliyiz. Dövizi ve gayrimenkulleri yatırım, tasarruf aracı olmaktan çıkarmalıyız. Dünyanın hiçbir yerinde dolara yatırım diye bir şey yok. Sadece bizim gibi dolarizasyonu yüksek olan, gelişen ülkelerde var bu. Bu alışkanlığın sona erdirilmesi lazım. “Bununla ilgili yabancıları kısa vadeli yatırım yapmasını engelleyen, uzun vadeli yatırım yapmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı. Dolarizasyonun sona erdirilmesi için ithal ikamesi modeline geçmemiz lazım. İthalata bağımlı ihracat yaptığımız için dolarizasyon Türkiye’de kalıcı oluyor. Sadece tasarruf anlamında değil, reel ekonominin de böyle bir talebi olduğu için dolarizasyon yüksek oluyor. “Carry trade sona erdirilmeli. Burada rezerve arttırmak için carry trade teşvik ettiler. Bizim rezervimiz her zaman yeterli. Hiçbir zaman rezerv sıkıntımız olmadı. Sanki rezervlerimiz yetersiz gibi algı yönetimi yapıldı. Türkiye yabancı borçlarını ödeme sıkıntısı yaşayacak algısı doğru değil.”
“Bu durum dövizde artışa neden olabilir.” diyen Baydar da şunları söyledi: “Sıcak para son derece etkili. En küçük hareket hem dövizi, borsayı, hem de faizi tahvil satışı yaparak etkileyebiliyor. Dövizde alım yaparak kurları yukarı çekebilirler. Daha önce de yaşadık enflasyonla karşılaşmamız söz konusu olabilir. Piyasada, bu tür fonların işlem yaparak piyasayı bozmasını engellemek için piyasa derinliği arttırılmalı. Günlük alım, satım yapanların çeşitliliği artmalı. Derinlik artırılarak bu tür olabilecek satışları alabilecek kapasiteye ulaşması sağlanmalı. Gerek Merkez Bankası gerek kamu kurumları bu tür manipülatif alımlara karşı piyasayı regüle edebilecek gerekli donanıma sahip olmalı.”
Bazı ekonomistler, borsadaki operasyonun arkasında iki tane neden olduğunu öne sürüyor. Bir; Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras’a açılan soruşturma. Polislerle birlikte görüntülenen gözaltı görüntülerine karşı TÜSİAD’a yakın şirketlerden tepki gösterilmesi. İkinci neden ise 23 Şubat’taki AK Parti Kongresi’nde, ekonomi politikalarındaki olası makas değişikliğine karşı tepki gösterilmesi.
Özellikle bazı sosyal medya hesaplarının, büyük aracı kurumların net satışlarını gösteren grafikler eşliğinde "soygun", "borsa yatırım değil kumar oldu" gibi ifadelerle yaptığı paylaşımlar dikkat çekiyor. Bu tür yorumlar, küçük yatırımcıda panik havası yaratırken, piyasalarda ani fiyat hareketlerine neden olabilecek satış dalgalarına yol açabiliyor. Sosyal medyada bazı kesimlerin düşük fiyattan alım yapmak için fırsat kolladığına dair iddiaları da gündeme geliyor. SPK yetkilileri, sosyal medya üzerinden yapılan spekülatif yönlendirmelere karşı yatırımcıları dikkatli olmaya çağırdı.