Nihat Hatipoğlu'na bağlandı. Mezarı Kazarken Anlattığı olay tüyleri diken diken etti

KADININ EVLİYA MİSALİ YAŞAMI Her zamandan bir gün diye başladı mezarcı, “Kazdığım mezar yerinde kocam bir yılanı kıvranmış gördüm. Mezarın yarısına kadar girmişti. Oraya kısılmış ölmüş. Deliği biraz genişleterek yılanı çıkardım. Mezarda metfun kadının kefenini ister istemez gördüm. İlk günkü gibi sağlam ve tertemiz. Tahtalar onca yıla rağmen çökmemiş üstüne. Öleli beş yıl olmasına rağmen kefeni hâlâ bembeyaz, tahtaları bile çürümemişti. Onu görünce çok duygulandım ve mezar başında uzun süre kendime gelemedim.
Farkında olmadan ağladım. Bu ibretlik olay kafamı epey meşgul edince ruhumu rahatlanmak adına olaydan sonra mezarda yatan kadının evveliyatını araştırmaya başladım. Merak etmekte haksız değilmişim. İlginç ve olaylara anlam katan kadının hayatını yavaş yavaş öğrenmeye öğrendikçe hayatımın dersini almaya başlamıştım. Abdestsiz dolaşmayan, hiçbir ibadetini kaçırmayan, Allah rızası için yaşayan, her canlıya değer veren biriymiş meğer. Ne güzel. İnsanın imrenesi geliyor. İçimden nefsimiz olmasa biz de böyle yaşamayı başarsak diye geçirdim. Eşine sadakatle bağlı, çoluk çocuğuna annelik vazifesini yerine getiren, helal ve haramı öğreten yüze bir değermiş metfun kadın.”
NE ŞANSLI BİR KADINMIŞ “İnsan ölüye şanslı der mi yaşamak varken. Dedim bir kere. O kadar nurlu bir hayata tanıklık yapınca,” diye durmadan anlatıyor mezarcı. Su misali aktıkça bala dönüşüyor sözleri. Tebessüm kaplıyor yüzünü. Devam ediyor mezarcı, “Fakir fukaraya boş çevirmez, hayvanları korur kollar, aç bırakmazmış.” Dinledikçe hak vermemek elde değil.
Reklamlar