Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasına 10 gün kala, neo-con’lar “Aman Suriye’den Amerikan askerlerini çekmeyin!” diye feryat figan ediyor. CFR, WINEP, FDD, MEI, AEI gibi ABD’de İsrailcilerin karargâhı niteliğindeki kuruluşlar, “Washington’un PKK’yı korumaktan vazgeçmemesi” gerektiğini ileri süren yazılar yayımlıyor. Kimisi DEAŞ tehlikesinin devam ettiğini, kimisi ise yeni Suriye yönetimine güvenilemeyeceğini savunuyor. Hatta Michael Rubin, “PKK’nın Tayvan ile bağlantı kurarak, Çin’e odaklanacak olan Trump’ın desteğini alabileceği” gibi absürt önerilerde bulunuyor.
Trump’a cepheden karşı olan neo-con’lar, bir yandan da devlet içindeki bağlantıları vasıtasıyla Washington’un Suriye’den askerlerini çekemeyeceği şartları oluşturmaya çalışıyor. Bu şartları oluşturmak için hem bölgesel düzeyde hem de ABD içinde çeşitli tertipler sahneleniyor.
Neo-con’ların önceliğinde bir numara, İsrail’in güvenliğini sağlamak. Bunun için ABD’nin Suriye’den ve Irak’tan askerlerini çekmesini değil, aksine mevcut asker sayısının ötesinde bölgeye yeni askerler yollanmasını hedefliyorlar. Bu doğrultuda İsrail’in İran ile savaşını kışkırtmak için uzunca bir süre çalıştılar. Son gelişmeler üzerine bu olasılık biraz zayıflamış olsa da hâlâ gündemde olduğunu hesaba katmak gerekiyor. Öte yandan, aynı odağın Irak’a yönelik bazı tertipler hazırladığına dair çeşitli işaretler de geliyor.
Neo-con’ların başrolünde olduğu İkinci İsrail Projesi ile Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ı parçalamak; bölgenin kalbinde Türk, Kürt, Arap ve Fars halkları arasında sürekli devam eden bir düşmanlık oluşturmak amaçlanıyordu.
Neo-con’lar, önceden de devlet içinde belli bir ağırlığa sahip olmakla birlikte Baba Bush yönetiminde kilit görevlere geldiler. Oğul Bush döneminde ise adı konulmamış bir darbeyle iktidara el koydular. Obama yönetiminde de etkinliklerini sürdürmüş olan bu ekip, Trump’ın ilk döneminde güç kaybetmiş, fakat Biden ile yeniden etkinlik kazanmıştır. Bu süreç boyunca neo-con’ların en fazla düşman olduğu ülke ne İran’dı ne de Suriye. Neo-con’ların esas hedefi Türkiye’ydi. Çünkü İkinci İsrail Projesi’ne karşı koyma imkân ve kabiliyeti Türkiye’de vardı. Türkiye bertaraf edilemezse bu hedef gerçekleştirilemezdi. Ergenekon tertipleri, FETÖ darbe girişimi, Türkiye ekonomisine karşı operasyonlar, Suriye’de PKK’nın desteklenmesi, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a Amerikan askeri yığınağı, Batı Asya genelinde Türkiye karşıtı faaliyetler hep bu amaç çerçevesinde hayata geçirildi.
Türkiye, 30 yıldır millet ve devlet olarak ABD’nin bu hedefine karşı mücadele ediyor. Suriye’de Esad yönetiminin yıkılmasından sonra da aynı mücadelenin, bu kez boyut değiştirerek devam ettiğini görüyoruz. Şartlar neo-con’ların projesinin lehine değil. Telaşları bundan.
Diyanet’in cuma bağışları eskort kadınlara gitmiş!3 izlenme
KYK yurtlarından öğrenciler apar topar çıkarıldı, iktidara yakın 287 yurt depremzedelere açılmadı12 izlenme
Kendiniz Hakkında Bilmeniz Gereken 16 Psikolojik Gerçek7 izlenme
BM Genel Sekreteri Guterrres: Nükleer savaş muhtemel10 izlenme
Toprak Seramik Fabrikası tekrardan satışa çıkarıldı!4 izlenme
ABD’de bir iş yerine silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var8 izlenme
İSTANBUL VE 9 İLİMİZE KÖTÜ HABER7 izlenme
Salgın yüzünden iş kazası ölümleri yüzde 30 arttı5 izlenme