Ünü ekonomist Mahfi Eğilmez, kendi internet sitesinde kaleme aldığı ‘Tüketim Patlaması’ isimli yazısında 2021 Eylül ayından itibaren faiz indirimleriyle birlikte artan enflasyonun insanlarda ‘her şey daha da pahalanacak’ algısında neden olduğunu bunun da tüketim kaygısı yarattığını yazdı.
Bu sürecin, insanların alımlarına daha fazla yönelmelerine sebep olduğunu dile getiren Eğilmez, yüksek enflasyonun bu şekilde artış gösterdiğini vurguladı.
Eğilmez, Kur Korumalı Mevduat adımının ekonomiyi bir girdaba sürüklediğini ve enflasyon ile talep arasında bir döngü oluştuğunu ifade etti. Ayrıca, artık faiz artışlarının tek başına sorunu çözmeyeceğini, daha geniş çaplı adımların gerekliliğine dikkat çekti.
Mahfi Eğilmez yazısının ilgili kısmında şu ifadeleri kullandı;
Ulusal parası dünyada tanınmayan (rezerv para kabul edilmeyen) bir ülkede faizi, enflasyonun altında belirleyince her şey bozuluyor. Çünkü kapitalist sistemde tüketim harcamalarının, tasarrufların, yatırımların en önemli iki belirleyicisi gelir düzeyi ve faizdir.
Faiz reel olarak negatif olduğunda insanlar tasarruf etmeyi bırakıp satın alma gücünü daha da kaybetmeden bir an önce ellerindeki parayı harcamaya yöneliyorlar (paradan kaçış.) Bu davranışlarıyla aslında o anda olmasa da ileride ihtiyaç duyacaklarını düşündükleri malları kredi kullanarak satın almaya çabalıyorlar (öne çekilmiş talep.)
Sonuçta bu iki davranış arzı aşan bir talep yaratıyor ve fiyatlar yükseliyor (talep enflasyonu.) Bir yandan da hem enflasyonun etkisi hem de birçok alanda yaratılan yüksek riskler nedeniyle TL dış değer kaybı yaşıyor (kur artışı.) Normal koşullarda fiyat artışlarının talep düşüşü yaratması gerekirken insanlar fiyatların sürekli arttığını görünce fiyatlar daha da artmadan bir an önce mal stoklamak amacıyla taleplerini daha da artırıyorlar. Böylece ilginç bir biçimde enflasyon talep artışının, talep artışı da enflasyonun nedeni haline geliyor (kısır döngü.)
Hükümet, bu yanlış ekonomi politikasıyla ekonomiyi, tasarrufu değil tüketimi özendiren bir girdaba sürüklemiş, bu yanlışı çözebilmek için bir başka yanlış yaparak kur korumalı mevduat hesabını devreye sokmuş, bu kez bankaların ödemesi gereken maliyeti Hazine ve Merkez Bankası’na yükleyerek bütçe açığının büyümesine yol açmıştır. Ve sonunda bütün bu yanlışların faturasını bir yandan enflasyonla, bir yandan da vergi artışlarıyla halka ödetmeye yönelmiştir.
Bugün içinde bulunduğumuz tablo budur. Ve bu işin içinden artık faizi artırarak çıkmak mümkün değildir. Faiz artışıyla sağlanacak geçici düzelmeler, baz etkisiyle ortaya çıkacak geçici toparlanmalar görülebilir ama kalıcı ve gerçek çözüm için mutlak surette hukukun üstünlüğünün ilk aşamada devreye sokulacağı bir yapısal reform paketini başlatmak gerekiyor.
Yeniçağ
Fırat’ın doğusunda .5 izlenme
Yargıtay siyasi partilerin üye sayılarını açıkladı: Hangi parti ne kadar üye kazandı?8 izlenme
Herkesin aklında aynı soru! Demirören 750 milyon dolarlık kredinin ne kadarını ödedi?12 izlenme
Bu görüntüler kutuplardan değil: Deprem bölgesinden8 izlenme
Eski AKP'li yönetici ihya oldu! Altı ayda altı LED ekran ihalesi!7 izlenme
Taht kavgası Menzil tarikatını ikiye böldü “Hiç bir bağımız kalmamıştır”8 izlenme
Soner Yalçın: Bu kabine Erdoğan’ın öz eleştiri kabinesidir!5 izlenme
'O benim kıymetlim' dedi, yargıyı reddetti6 izlenme
Yunan medyasından dikkat çeken İmamoğlu, Erdoğan ve CHP analizi
Son dakika... Dünyaca ünlü fast food zincirinin İstanbul şubesinde skandal!
Kılıçdaroğlu’na 'Aklı kıt' diyen İBB yöneticisi görevden alındı!
'Bu kadar sevindiklerine göre, Erdoğan, Trump’tan bazı tavizler koparmış olsa gerek'