Bu kadın yıllardır her hafta aynı lokantaya geliyordu. Her defasında günün menüsünü sipariş ederdi ve bu onun gününü güzelleştiren bir şeydi. Fakat bir gün bir adam tarafından kaba bir şekilde lokantadan atıldı. Çok geçmeden adam bu yaptığından pişman oldu… Çünkü yaşlı kadının gerçekte kim olduğunu öğrendiğinde hayatının şokunu yaşadı..
88 yaşındaki bu kadın her gün aynı lokantaya gelirdi. Her zaman yalnız olur ve günün menüsünü sipariş ederdi. Bu onun için yolunu gözlediği bir çeşit gezinti gibiydi.. Çalışanları tanırdı, o yemeğin tadını çıkarırken herkes onunla sohbet ederdi. Ancak lokantaya son gelişinde çok tuhaf davranmıştı! Yemek boyunca gergindi ve her zamankinin aksine bu defa çalışanlarla konuşmak istememişti. En sonunda hesabı ödemeden lokantadan ayrıldı. Fakat garson onun masasını temizlerken inanılmaz bir şey keşfetti!
Çalışanlar kadının iyi hissetmediğini fark etmiş ve bunun sebebini merak etmişlerdi. Parayı istemek için peşinden koşmamaya karar verdiler. Ne de olsa o zaten lokantanın daimi müşterisiydi ve hesabı başka bir zaman da ödeyebilirdi. Kadın lokantaya 30 senedir geliyordu. Hep aynı saatte hep aynı yere, pencerenin köşesindeki masaya oturuyordu. Lokanta çalışanlarının hepsi onu tanıyordu, bu yüzden onda tuhaf bir şeyler olduğunu herkes fark etmişti… Ama ne olabilirdi?
Bea lokantaya her zaman yalnız gelmemişti. Başlarda kocasıyla geliyordu. Kocası burayı seviyordu çünkü hem yemekler kaliteli hem de fiyatlar uygundu. Açıldığı ilk hafta Bea ve kocası akşam yemeği için bu lokantaya gelmişlerdi. Bae sık sık ailesini de burada birlikte yemek yemeğe davet ederdi. 30. evlilik yıldönümlerinde lokantayı özel olarak kendileri için kapattırmışlardı. Akşamın geç saatlerine kadar leziz yemekler yiyip dans etmişlerdi. Fakat yaşlı kadının hayatı her zaman böyle şen şakrak geçmemişti Yaklaşık bir yıl önce, kısa süreli bir hastalığın ardından hayatının aşkı vefat etti.
Bea bunun üstesinden gelmekte zorlanmıştı, yalnız olmak gerçekten çok zordu. Yaşlı kadın haftalarca yas tuttu. Yalnızdı ve konuşacak kimsesi yoktu. Sarılacak da. Ailesi ve arkadaşları bir zamanlar neşeli olan kadının gitgide daha da mutsuz olduğunu gördüler. Artık içinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Zar zor yemek yiyor, misafir kabul etmiyordu. Fakat çok geçmeden yardım beklenmedik bir yerden geldi. Paspasın üstünde bir mektup vardı.
Mektup her hafta gittiği lokantanın çalışanlarından geliyordu. Onu bir süredir görmemişlerdi ve ona yemek ısmarlamayı teklif ediyorlardı. Çalışanlar onu, onun coşku ve iyimserliğini özlemişlerdi. Bu adımı atmak Bea için çok zordu. Oraya ilk kez yalnız gidecekti. Daha önce lokantada hiç yalnız başına yemek yememişti. Ama artık yapmak zorundaydı! İçinde bulunduğu derin mutsuzluk çukurundan çıkmaya çabalamak zorundaydı. Lokanta çalışanlarını yeniden görmenin ona iyi geleceğine inanıyordu..
Bea için son üç ayda çok fazla şey değişmişti ama lokanta hâlâ aynı görünüyordu, her zaman olduğu gibi. Aşina olduğu o kokular ve mutfaktan gelen sesler yine aynıydı. Dul kadın için bu eve gelmek gibiydi. Her zaman oturduğu masa onun için rezerve edilmişti, her zamanki sandalyesine oturdu. Gözlerinde yaşlarla pencereden dışarı baktı. İşte buradayım, diye düşündü. Fakat ardından lokantanın sahibi gelip yanına oturdu. Ona eşlik etmek istemişti. “Birbirimizi 30 senedir tanıyoruz, seni yüzüstü bırakmayacağız!” diyerek onu rahatlattı. Bea için güzel bir akşam olmuştu.
Çalışanlarla konuşunca üzüntüsünü bir anlığına unuttu. Gece boyunca ona yardımcı oldular ve Bea’yı tekrar görme umuduyla vedalaştılar. Bea yavaş ve emin adımlarla kocasının ölümünden beri içinde olduğu derin çukurdan çıkmaya başlamıştı. Yeniden bir zamanlar olduğu gibi o neşeli tavrına büründü ve herkes bunu görebiliyordu. Ancak tam da daha iyiye giderken ilginç bir telefon aldı. Arayan doktordu. Bir hafta önce yaptırdığı kan testinin sonuçları çıkmıştı. Bir an önce doktora uğraması gerekiyordu.
Durum acildi! Gerginlik içinde titreyerek doktorun ofisine gitti. Elleri terden yapış yapış olmuştu. Neler olduğunu öğrenmeliydi. Doktorun sesi neden bu kadar ciddi geliyordu? Doktor onun elini sıktı ve yüzünde gergin bir ifadeyle karşısındaki sandalyeyi işaret etti. “Sonuçlar hiç iyi değil hanımefendi. Kan kanserisiniz, çok üzgünüm,” dedi üzgün bir bakış atarak. Zemin ayaklarının altından kayıyor gibiydi. Son zamanlarda kendini halsiz hissettiği için kan testi yaptırmıştı ama hayatının bir çırpıda bu kadar büyük ölçüde değişebileceğini hiç tahmin edememişti. Gözlerinde yaşlarla hayatının en zor sorusunu sordu: “Ne kadar vaktim kaldı Ne yazık ki hastalığın yayıldığını gözlemledik ve senin için yapabileceğimiz çok fazla şey yok. Yaşamak için altı ay ila bir yıl arasında vaktin var…
” Yine kalbine bir bıçak saplanıyormuş gibi hissediyordu. Kötü haberlerin sonu gelmeyecek miydi? Fakat üzüntü içinde kıvranmak veya şikayet etmek yerine, geri kalan vaktini hep hayal ettiği gibi geçirmeye ve sevdiği insanlar için iyilik yapmaya karar verdi. Ve böylece yıllardır gittiği lokantaya geri döndü. Lokantadakiler onun içler acısı bir durumdan çıkmasına yardımcı olmuşlardı, şimdiyse onlara iyilik yapma sırası yaşlı kadındaydı. Fakat lokantanın dinamiklerinde ufak bir değişiklik yapılmıştı: işe yeni bir müdür alınmıştı. Söz konusu adam çalışanlarının iyiliğini istemiyordu. İşleri allak bullak etmeyi severdi ve çalışanları üzüp üzmemeyi önemsemezdi.
Bea içeri girer girmez bunu fark etmişti. Daha tatsız bir atmosfer vardı. Artık misafirlere ayıracak vakit yoktu ve herkes işe ekşi bir suratla geliyordu. Ve tatlı Bea içeri girdi. Masasına oturdu, çalışanlar onun en sevdiği yemeği bir an önce getirmeye çalıştılar. Kısa bir sohbet? Hayır sohbet edemezlerdi çünkü müdürün gözleri üzerlerindeydi. Kaşlarını çattı ve sinirli bir ifadeyle Bea’ye yaklaştı… Bea’nın ismini çalışanlardan duymuştu. Bea’nın herkesin sevdiği düzenli bir müşteri olması onun için bir şey ifade etmiyordu. Panodaki fişi görmüştü. Çalışanların üzerini kalpler ve tatlı sözlerle doldurduğu fişi.
Yine de parası ödenmemiş hesabın fişi! Müdür elinde fişi tutarak öfkeyle Bea’ya doğru yaklaştı ve onunla sert bir şekilde konuşmaya başladı. “Bu lokanta sadece hesabını ödeyen müşteriler için. Diğerlerinin sizin ne kadar iyi biri olduğunuzu düşünüp düşünmemesi umurumda değil. Hesabı ödemediniz, bu yüzden lokantayı terk etmenizi isteyeceğim. Biz hayır kuruluşu değiliz.” Bea yerinden kalkmadı ve hiçbir şey söylemedi. Adama baktı, çantasından bir parça kağıt çıkarıp üzerine bir şeyler yazdı. Kağıdı masanın üzerinde duran siyah cüzdana koydu ve tek kelime etmeden lokantayı terk etti..
Bea’nın masasını temizlemek Robin’in göreviydi. Çatal bıçakları tabakların üstüne koydu ve tam peçeteyi atmak üzereydi ki peçetenin altında Bea’nın bıraktığı siyah cüzdanı gördü. Bu hesabın parası olabilir miydi? Belki de parayı masanın üzerinde bırakmış ve çıkıp gitmişti? Robin merakla cüzdanı eline alıp açtı. Fakat içinde para yoktu. Lokantadaki tüm çalışanların hayatını değiştirecek bir not vardı sadece. Robin siyah dosyadan notu çıkardı ve dudaklarından acı bir çığlık döküldü.
Ne okumuştu? Dosyanın içinde bir yüzünde dokunaklı bir mesaj olan bir kağıt parçası vardı: Lokanta çalışanlarına, 30 yıldır buraya gelmekten çok keyif aldım. Bu lokantada değişen her şeye tanık oldum: Gelip giden çalışanları, defalarca değişen menüyü gördüm ama ben hep burada kaldım. Burada çok güzel anılarım oldu fakat kötü zamanlarda bile siz bana her zaman destek oldunuz. Artık yaşlı ve hastayım, size yüklü bir miktarda para bırakarak teşekkür etmek istiyorum. Çekin altında tükenmez kalemle şunlar yazılmıştı:
Ancak yeni müdür bıraktığım paradan tek kuruş alamayacak. Ayrıca bu berbat adamla ilgili bir çift söz söylemek için de lokantanın sahibini arayacağım. Garson titreyen ellerle çekin diğer yüzünü çevirdi ve akıl almaz miktarı gördü Dosyanın içinde bir yüzünde dokunaklı bir mesaj olan bir kağıt parçası vardı: Lokanta çalışanlarına, 30 yıldır buraya gelmekten çok keyif aldım. Bu lokantada değişen her şeye tanık oldum: Gelip giden çalışanları, defalarca değişen menüyü gördüm ama ben hep burada kaldım. Burada çok güzel anılarım oldu fakat kötü zamanlarda bile siz bana her zaman destek oldunuz. Artık yaşlı ve hastayım, size yüklü bir miktarda para bırakarak teşekkür etmek istiyorum.
Çekin altında tükenmez kalemle şunlar yazılmıştı: Ancak yeni müdür bıraktığım paradan tek kuruş alamayacak. Ayrıca bu berbat adamla ilgili bir çift söz söylemek için de lokantanın sahibini arayacağım. Garson titreyen ellerle çekin diğer yüzünü çevirdi ve akıl almaz miktarı gördü Çek 425.550 dolar değerindeydi. Yıllardır lokantalarına gelen ve onu her zaman desteklemiş olan çalışanlar için iyilik yapmak isteyen yaşlı kadın tarafından onlara hediye edilmişti.
Robin gözlerine inanamadı ve çeki gözyaşlarına boğulan işletme sahibine verdi. Lokantanın sahibi Bea’yı 30 yıldır tanıyordu ve onu hep oturduğu masasında bir daha hiç göremeyeceğini anlamıştı. Paradan dolayı memnundu ama Bea’nın mutlu ve sağlıklı olmasını, yemeğinin tadını çıkarırken onlarla sohbet etmesini tercih ederdi çünkü sevdiklerimiz dünyadaki tüm paralardan daha değerlidir. Bea ile kısa bir telefon görüşmesinden sonra lokantanın müdürü hemen kovuldu. Haklıydı, Bea’nın kendi evi dışında 30 sene boyunca evi olarak gördüğü lokantada böyle bir adamın işi yoktu.