Türkiye 2018’de büyük bir dolar darbesi yaşadı.
Dolara bağımlı ekonomide alarm zilleri çaldı:
2019’un ikinci yarısından itibaren durum iyileşme evresine girdi:
Ancak, aklı başında tüm ekonomistler bunun “yapay” olduğunu görüyor.
Bir gerçek; sıcak paraya bağımlı.
Dışarıdan kaynaklı krizlere karşı hassas.
Sıcak para kesildiği anda ekonomiyi ani bir durgunluk bekliyor.
***
“İdlib’le ne ilgisi var bu rakamların” diyeceksiniz.
Çok alakası var. Hatta “Katil Esad”dan daha etkili.
Hatırlayalım; 2018 dolar darbesi bu hükümete üç büyükşehir kaybettirdi.
Sebebi; “Rahip Brunson”da somutlaşan ABDTürkiye gerilimiydi.
Gelelim günümüze.
Bugün S400’ler nedeniyle CAATSA yaptırımları kapıda.
Doğu Akdeniz’deki sondaj nedeniyle de AB yaptırımı.
Washington pusuda. Temsilciler Meclisi ve Senato bu konuda hemfikir.
Trump, 21 Aralık’ta Türkiye’ye CAATSA kapsamında yaptırım öngören bütçeyi onaylamıştı.
S400’lerin bahar aylarında aktifleşmesiyle askeri alandan bankacılık sektörüne kadar geniş yelpazede yaptırım bekleniyor.
AB de ilk adımı attı. 146 milyon avroluk yardımın kesilmesi, Avrupa Yatırım Bankası’nın (EIB) faaliyetlerinin dondurulması ve havacılık anlaşması kapsamında işbirliğinin durdurulması kararı çıktı.
***
Geçilim Suriye’ye.
Barış Pınarı Harekatı’na karşı çıkmıştı Rusya.
‘Adana Mutabakatı’ ile ikna ettik.
Yani, Suriye Hükümeti'nin “onayını aldık.”
“Terörden temizlenen yerlere rejimin girmesinden neden rahatsız olalım” dedik.
Ardından Suriye Hükümeti ile “normalleşmeye” dönük adımlar attık.
İstihbarat başkanları 15 Ocak’ta Fırat’ın doğusunu görüştü.
Dört gün sonra 19 Ocak’ta Cumhurbaşkanı; “Rusya’ya ilişkilerimiz stratejik. (İdlib konusunda) Herhangi bir sıkıntı yaşayacağımıza ihtimal vermiyorum” dedi.
Erdoğan bunu söylerken Suriye Ordusu, İdlib’in en büyük ilçesi Maaret el Numan’a ilerliyordu. Rusya da Suriye’nin ilerlediği yerleri bombalıyordu.
Sadece 10 gün sonra 29 Ocak’ta Erdoğan’dan “Astana diye bir şey kalmadı” açıklaması geldi.
İdlib krizi patlak verdi.
Serakib’de, Han Şeyhun’dan daha mı fazla “katliam” olmuştu?
Doğu Guta, Atarib’den daha mı az bombalanmıştı?
Hayır.
Peki 10 günde ne değişti?
Değişen şey; ABD ile Rusya, Fırat’ın doğusunda artık açıktan karşı karşıya gelmeye başladı.
1821 Ocak arasında ABD ve Rus askerleri üç kez sahada birbirinin yolunu kesti.
Ocak ayının sonunda Astana’nın üçüncü ortağı İran, İdlib’den sonra sıranın Fırat’ın doğusuna geleceğini ilan etti.
***
Biz ne yaptık?
İdlib’e asker yığdık.
Soçi’yi hatta Astana’yı tartışmaya açtık.
“Sınırımda rejimi istemiyorum”a kadar vardırdık işi.
Hatta bu isteğimizi de Adana Mutabakatı’na dayandırdık.
10 günde değişen “strateji”, sadece Esad düşmanlığı ile açıklanamaz.
Sığınmacı dalgası işin bir boyutu.
Ekonomik maliyeti olduğu için.
Ama yine de 90 derece dönüş için geçerli bir sebep değil.
***
Krizi “fırsata” çevirmek için çırpınan Amerikancıları geçiyorum.
Ama Patriot talep etmek, NATO’yu çağırmak işin başka bir “hesabı” olduğunu gösteriyor.
Acaba hükümet, İdlib stratejisini “yumuşak karnı”ndan bir darbe daha almama üzerine mi kuruyor?
RusyaABD karşı karşıya gelmişken, “Bakın ben Rusya ile her konuda hemfikir değilim” mesajı mı veriliyor?
S400’lerin kurulumunu ertelemenin taşları mı döşeniyor?
Ya da kurulsa dahi, yaptırımlardan korunmak için bir “çıkış” mı aranıyor?
***
Bu soruların yanıtını yaşayarak öğreneceğiz.
Ancak “hesap” buysa, çarşıya uymaz.
Bugün olmaz ama yarın. S400 olmaz ama Su35.
Atlantik’le kesin bir hesaplaşma kaçınılmaz.
Türkiye’nin hayati çıkarları Avrasya’da.
“Piyasalar” da artık bunun farkında.
Ekonomist Hakan Topkurulu anlatıyor:
“Eskiden Atlantik ile paralel politikalar izleyince ekonomik göstergeler olumlu tepki verirdi.
Atlantik için olumsuz siyasi veya ekonomik bir gelişme olunca dolar yükselir, peşi sıra faizler de gelirdi.
Artık bu değişmeye başladı.
Şimdi Atlantik’e yakın politikalar izlenmesi doların ateşini artırıyor. Ekonomide kriz belirtileri ortaya çıkıyor.
Çünkü Türkiye gerçekte bulunması gereken sistemin içine yerleşti.
Türkiye’yi takip eden aktörler artık Türkiye’de istikrarın hangi politikalarla oluşacağını biliyor. Bu yüzdenAtlantik yanlısı siyasi ve ekonomik politikalara, İdlib olayında da gördüğümüz gibi, olumsuz tepki veriyorlar.”
***
Aslında Ak Parti de bu gerçekle yüzleşti.
Ancak, bu gerçeğe uygun adımları atmada zaaf var.
Özellikle ekonomide.
Bu ikilemden çıkmanın tek yolu; üretime dayalı, planlı ve devletçi ekonomi.
Bu adımı atmadan, iki güç arasında kurmaya çalıştığınız dengenin ömrü bir Rus uçağı düşene kadardır.
UZMANLAR NE DİYOR?
İktisatçı Dr. Cüneyt Akman:
***
Ekonomist Şevket Apuhan:
***
Ekonomist Evren Devrim Zelyut: