Yİ Parti, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul gören 2021 bütçesi için koyduğu muhalefet şerhinde faiz giderlerine dikkat çekti. Muhalefet şerhinde “Günde 490 milyon liradan fazla olan bu tutar 83 milyon vatandaşımıza paylaştırıldığında her biri bu faiz ödemeleri için günde 6, ayda 180, senede 2 000 160 lira ödeyecektir” ifadeleri yer aldı.
İYİ Parti, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul gören bütçe için muhalefet şerhinin yazımını tamamladı. İYİ Parti’nin 2021 bütçesine ilişkin muhalefet şerhinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş sonrası bütçe sahibi sorunsalının ortaya çıktığına değinildi. Şerhte, “Yürütme kadroları ekonominin yönetimiyle ilgili derin bir karışıklık içermektedir. Eski sistemde Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Yüksek Planlama Kurulu koordinasyonunda sürdürülen süreç, yeni sistemle Cumhurbaşkanlığı’na ait kılınmıştır. Bu sistemde; ekonomi yönetimi nedir, nasıl işler, ekonomi yönetimi kime aittir, sorumluluğu nedir, bütçeyi kim yapar, kim sunar, kim yürütür gibi sorular hala netliğe kavuşturulmamıştır” söylendi. Şerhte, komisyonda da sık sık tartışma konusu olan bütçe görüşmelerinin yayımlanmaması ve sivil toplum kuruluşlarının komisyon görüşmelerine katılamaması eleştirildi.
“TASARRUF, KAMU ÖZEL PROJELERİNDEN KURTULMA İLE OLUR” Tasarruf konusuna yeterince özen gösterilmez ise telafisi güç noktalara varılacağı belirtilerek şu bilgilere yer verildi: “Bu yalnızca lüks tüketimden tasarruf etmekle değil Kamu Özel İşbirliği ile yapılan ve gün geçtikçe bütçeye daha fazla yük getirmeye başlayan projelerinden de kurtulma ile olacaktır. 2021’de 31 milyar TL olarak hesaplanan garanti ücretleri bütçede önemli yer tutmakta ve yatırım maliyetlerini çoktan aşmaktadır. Garanti kapsamındaki ödemeler ile kira ödemelerinin bütçeye eksiksiz olarak yansıtıldığı konusunda ciddi şüphe bulunur. Bu yöntemle proje yapmaktan vazgeçilmeli ve önümüzdeki yıl bütçeleri üstündeki yük hafifletilmelidir” . Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ilgili bakanlar ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorulmasına rağmen garanti ödemelerinin ne kadar olduğuna ilişkin bilgi verilmediği de anımsatıldı.
“VERGİ SİSTEMİ ADALETSİZ”
Türkiye’nin 62 milyon dolayında çalışma çağında nüfusa sahip bir ülke olmasına karşın istihdam edilenlerin sayısı 27 milyonda kaldığı ve benzer nüfusa sahip Almanya’da istihdam edilenlerin sayısının 45 000 000 olduğu ifade edilerek, üretim artırılmadan işverenlerin yeni istihdam sağlayamayacağından dolayı istihdam teşviklerini üretimin arttırılması yönünde yapılması önerildi. Gelir ve kazanç üstünden alınan vergilerin milli gelire oranının OECD ortalamasının çok altında olduğu ifade edilen muhalefet şerhinde Türkiye’deki vergi sisteminin adaletsiz olduğu şu biçimde ifade edildi: “Adaletin sağlanması amacıyla daha fazla üzerine gidilmesi gerekli olan alanları boş bırakıp, toplaması kolay ve özellikle dar ve sabit gelirlilerin üzerine binen dolaylı vergilerin üzerine gitmek gerekiyor. Ülkenin vergi yükü dar ve sabit gelirlilere bindirilmektedir. Tüketim eğilimi yüksek olan dar ve sabit gelirliler, gelirlerine göre ortak oldukları vergi yükü bakımından yüksek gelir gruplarına göre dezavantajlı durumdadırlar. Düşük gelir gruplarında bulunanların toplam vergi yükü içerisindeki payı, bu gruplar üstünde indirim yoluyla azaltılabileceği gibi, yüksek gelir gruplarındakileri gelir ve kazançları üstünden alınan vergi oranlarının arttırılması ile de mümkün olabilecektir.”
“TÜRK HAZİNESİNİN KREDİBİLİTESİ DÜŞÜK MÜ?” Şerhte, 2016’da kurulmuş olan Türkiye Varlık Fonu’na da geniş yer verildi. Bir kısım varlıkların bu kapsama alınarak keyfi kullanıma açık ve denetimsiz bir alan yaratıldığına dikkat çekilerek, “Türk hazinesinin tüm varlıklarının, alternatif bir borçlanma aracı yaratmak amacı ile kullanılması ve tüm bu süreçlerin kamusal denetim mekanizmasının dışında bırakılması kabul edilemez. Türk hazinesinin sahip olduğu şirketlerin, bizzat hazineden daha uygun maliyetlerle finansman temin edebileceğine dair beklenti ise daha vahimdir. Türk hazinesinin hem içeride hem de dışardaki kredibilitesi, sahip olduğu birtakım şirketlerin kredibilitesinden düşük müdür” diye soruldu. HER VATANDAŞ, FAİZ LOBİSİNE GÜNDE 6 LİRA ÖDEYECEK Şerhte, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi için dikkati çeken şu detaylar yer aldı: Bütçe rakamlarını incelerken başta kişi başı milli gelirimizin 8 000 doların altında kapanacağını ve bu bütçenin bu rakamı arttırmaya yönelik bir içeriğinin olmadığını söylemek gerekir. Hem OVP hem de bu bütçe ‘milletin fakirleştiğini’ itiraf etmektedir. Milli gelirimiz 2006 – 2007 seviyelerine gerilemiş durumdadır. Üstelik bu rakamları dolar enflasyonu ile reelleştirecek olarak 16 seneden fazla geriye gittiğimiz görülecektir. İşsizlik için de herhangi bir çözüm üretebilecek durumda değildir. Çünkü siyasi irade işsizliği halen daha manşet rakamlar üstünden açıklamaya çalışmakta ve geniş tanımlı da 12,3 milyonlara ulaşabilen % 34’lere erişen işsizliği görmezden gelmektedir.
Türkiye’de işsizlik OECD ortalamasının iki üç katına ulaşmasına rağmen iktidar TÜİK aracılığıyla konunun odağını saptırmakta ve bu soruna teşhis koymaktan kaçınmaktadır. Bütçede dikkati çeken en önemli husus ise faiz giderlerinin geçen yıla oranla ciddi bir artış yaşayarak 180 milyar TL’ye ulaşmasıdır. Faize siyaseten uzak olduğunu her fırsatta söyleyen AK Parti hükümetinin sunmuş olduğu bütçede faizin bu kadar yüksek yer kaplıyor olması hayli düşündürücüdür. Faiz giderleri tek başına vergi gelirlerinin % 19,5’ini kapsamaktadır. Yani vergi gelirlerinin biri Sayın Cumhurbaşkanının diline pelesenk olan faiz lobisine gitmektedir. Günde 490 milyon liradan fazla olan bu tutar 83 milyon vatandaşımıza paylaştırıldığında her biri bu faiz ödemeleri için günde 6, ayda 180, senede 2 000 160 lira ödeyecektir. Hasta garantili, maliyetleri bir hayli yüksek olan şehir hastaneleri ülkenin bütçesine çok büyük bir yük oluşturmaktadır. Devletin genel bütçesinden çok daha uygun, maliyeti daha yüksek hastaneler yapılması mümkünken şehir hastaneleri çok büyük bir israfın örneğidir. İktidar partisinin şehir hastanelerinin sözleşmelerinin ticari sır olarak gizlenmesi de farklı bir konudur. Şehir hastanelerinin maliyetlerinin bilinmemesi, bütçeye ne kadar yük olduğunun gizlenmesi şeffaf devlet yönetimine ters düşmektedir. Şehir hastanesi projelerinden vazgeçilerek yüksek kiralama hizmet bedelleriyle bütçeyi yük altından kurtarmak bütçemizin ve en önemlisi ülkemizin geleceğinin lehine olacaktır.”