-Ne oldu, yüzün gülüyor, dedim.
-Sorma hocam. Akşamüstü babamın da evde olduğunu düşündüğüm bi saat kızkardeşimi aradım.
Anemi istedim telefona. Gelmesi için kardeşime yalvardım, ısrarla konuşmak istediğimi söyledim. Nihayet kabul etti. Olan biten her şeyi anlatım. Çok şaşırdı, üzüldü. Hemen babama anlatmış. Babam da burdakilere telefon açtı "siz bizim kızımızı sahipsiz mi sandınız, gelir alırım bi daha ne onu ne torunlarınızı görürsünüz" demiş.
Sorma hocam bizimkiler pamuk gibi oldular. Taaa, oradan eşim aradı, nasılsın, bir isteğin var mı, diye... Hocam Allah razı olsun senden. Sen artık benim hocam değilsin, ablamsın, anamsın, seni hiç unutmayacağım, dedi. Bizde bir mutluluk, bir sevinç. Onu o şekilde okutup gönderdim. Daha sonra, çocuklara harçlık yapmak amacıyla çeyizinden kalan oyalı yazmaları sattığını söyledi. Ben de bir kaç tane aldım, ısrarla bir tane de hediye etti. Günler geçti, ara ara gelmediği oldu. Sorduğumda yevmiye usulü çapa ve tütün yapmaya gittiğini söylediler. Hakikaten biraz daha ferahlamıştı. Telefon numarasını aldım. Her zaman beni arayabileceğini söyledim. Kurs bitti. Ama bizim dostluğumuz bitmedi. Daha sonra telefonu kapandı.
Diğer talebelere sordum, eşinin geldiğini onları alıp çalıştığı yere götürdüğünü söylediler. Bendeki numarası da silinince bağlantı tamamen koptu. Aradan birkaç sene geçti. Nihayet bundan bir kaç ay önce telefonum çaldı, bilmediğim bir numara. Açtım, o... Sesi çok mutlu ve canlı geliyordu. İlk söylediği şu oldu "Hocam, sen sabret dedin, sabrettim hocam. Çok şükür şimdi her şeyim oldu. Eşim ve çocuklarımla çok mutluyum, seni hiç unutmadım, hep dua ettim." Ne diyebilirdim ki, sustum ve onu dinledim. Şen sesini, duygu yüklü konuşmasını.
Daha sonra çocuklarının resmini gönderdi. Eşyaları güzel, aydınlık bir odada, çocukları yan yana dizmiş, oğlanlar 10-11 yaşında delikanlı olmuşlar, kız kardeşleri ortalarına almışlar öyle poz vermişler. Beni hiç tanımayan kız da dahil hepsi elleriyle kalp işareti yapıyorlar. Nasıl sevindim, nasıl mutlu oldum. Dikkatimi çeken ilk şey, oğlanların da bayramlık gibi aynı takımı giymiş olmalarıydı. Hepsinin üzerinde turkuaz mavisi bir hırka. Çok şık ve zarif kıyafetler içindeydiler. Kursa gelirken giydiklerini görünce, hakikaten level atlamışlar..."Hocam, çocuklar seni hatırlıyor" demesi de benim için ayrı bir sevinç kaynağı oldu. Böylece, ara ara görüşmeye ve konuşmaya başladık. Birkaç gün önce bana bir mesaj attı. Ne kadar heyecanlı olduğu yazısından belli oluyordu. "Hocam, biz buraya taşınırken hiç yastığım yoktu.
Kaynanamdan istedim. O da bir iki tane verdi. Kaynatam bize yatıya geldi. Onun başının altına verdim. Çok yüksek diye yatamadı. Bizimkinin yüzünü değiştirip onu verdim onu da biz aldık. Eşim de aynı şeyi söyleyince, içini biraz boşaltayım da çocuklarinkine katayım, dedim. İçinden altın çıktı. Hocam, o zamanlar, biz kaynanamla yevmiye usulü tütün yapardık, o benim paramı vermez, altın alır saklardı, kaynatama da eve yiyecek aldım, derdi. Bu altınlarda benim de hakkım var. Ama içim rahat etmedi ve sana sormak istedim, sen ne dersen onu yapacağım, cevabını bekliyorum, kimsenin haberi yok, sadece büyük oğlan gördü" diyordu Aslında benim gönlüm "hakkın önüne gelmiş, al senin olsun" demekten yanaydı.
Fakat, bunun İslâm hukukunda başka türlü bir açıklaması olabilirdi. O yüzden "sen bir dur bakayım, şimdilik kimseye bir şey deme, ben bir araştırayım" dedim ve İlahiyattaki İslâm hukuku hocamı aradım, ayrıntılı bir şekilde ona sordum. Sayın hocam şöyle dedi: -Tamam, gelin alacağı konusunda haksızlığa uğramış ama hakkını alma yöntemi, ona ait olmayan bir şeyi gizlice almakla olmaz. Eğer o altınların bir gramında bile kaynananın hakkı varsa bunu alması haram olur. Siz olaya duygusal yaklaşmışsınız, kadın bu durumda hırsız olur. Kayınvalide durumu anlayınca onu hırsızlıkla itham edecek. Bu daha kötü. Ama şöyle olabilir: Durumu ona söyler ve o günün hesabına göre yevmiye parası ne kadar tutarsa onu vermesi koşuluyla altınları iade eder. Bu şekilde hesaplaşır. -Ama hocam bu durumda kayınvalidenin söylediği yalanlar ortaya çıkacağı için bunu kabul etmeyebilir. -İyi ya işte, o zaman altın gelinde kalır.
Söylemesi gerekiyor. Bu bilgileri aynen ona aktardım. Gece vakti mesaj geldi "Hocam, eşimle konuştum 'boşver, ben sana daha fazla alırım' dedi. Babasına söyledi, o da kaynanamı aradı. Kaynanam "Ben o altınları yevmiye paramla yaptım, sen al, gelince bana verirsin" demiş. Ben de "ama baba onlarda benim de hakkım var" deyince 'sen çok konuşuyorsun gelin, benim sinirimi bozuyorsun' dedi." - Boşver, dedim ben de "Senin en büyük zenginliğin eşin, çocuğun ve doğruluğun. Gerisini takma kafana...!" Gün ola harman ola. Allah imhal eder (mühlet verir) ama ihmal etmez. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz. Eğer biri size, hele hele uzun vadede haksızlık ediyorsa, sizin kıymet ve değerinizi bilmeden ölmez.
Tecrübeyle sabit... SUNA İLHAN