Hasan babasını karın üzerinde, elleri titreyerek bulduğunda kalbi sıkıştı. Dizlerinin üzerine çöküp onu kucakladı. Babasının buz gibi yüzüne dokundu, parmaklarının soğukluğunu hissetti. Hasan’ın gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü, ancak hemen toparlandı.
“Babam, seni burada nasıl unuttular? Haydi içeri gidelim, seni hemen ısıtırız,” dedi titrek bir sesle.
Babası, Hasan’ın gözlerinin içine baktı, dudakları hafifçe titriyordu. “Oğlum, gelin haklı. Benim yüzümden huzurunuz kaçmasın. Ben iyiyim, merak etme,” dedi. Ancak sesi yorgun ve bitkindi.
Hasan bir an bile tereddüt etmedi, babasını kucakladı ve eve doğru taşıdı. Kapıyı açtığında içeriden kahkahalar yükseliyordu. Gelin ve annesi, sanki dışarıda kimse yokmuş gibi, sıcak sobanın başında neşeyle konuşuyordu. Hasan içeri adım atınca kahkahalar aniden kesildi.