Murat her şeyi kontrol edemezdi. Hayatı durduramazdı. Annesinin tepkisini bilemezdi. Ama şunu yapmıştı:
Beni ve çocukları belirsizliğe teslim etmemişti.
O akşam çocukları yanıma aldım. Salona oturduk. Onlara her şeyi anlatmadım. Zaten gerek de yoktu. Çocuklar ayrıntıyı değil, sonucu ister.
“Artık buradayız,” dedim.
“Ve burada kalacağız.”
Büyük olan başını salladı.
“Babam bunu isterdi,” dedi.
Küçük olan elimi tuttu.Babam hep ‘merak etme’ derdi,” diye ekledi.
Gülümsedim.
Günler geçti. Ev yavaş yavaş yeniden ev gibi olmaya başladı. Perdeleri yıkadım. Duvarlardaki resimleri düzelttim. Küçük detaylar… ama insanı hayata bağlayan türden.
Nermin Hanım’la ilişkim bir anda düzelmedi. Ama artık kapı kilitli değildi. Ne evin kapısı, ne konuşmaların kapısı.
Bir gün çocuklar okuldayken uğradı. Çay içtik. Fazla konuşmadık. Ama giderken şunu söyledi:
“Ben kontrol etmeye çalışırken, her şeyi daha da dağıtmışım.”
Bu cümle bir özür değildi belki. Ama bir farkındalıktı. Ve bazen bu yeterlidir.
Aylar sonra Murat’ın not defterini tekrar açtım. En arka sayfada küçük bir cümle vardı. Daha önce fark etmemiştim.
‘Aile, kapıyı kimin açtığıyla değil, içeride kimin kaldığıyla ilgilidir.’
Defteri kapattım.
Şimdi geriye dönüp baktığımda şunu biliyorum:
Bu hikâye, bir kayınvalidenin kilidi değiştirmesiyle ilgili değildi.
Bu hikâye;
bir adamın sessizce aldığı önlemlerle,
bir kadının panik yerine direnci seçmesiyle,
ve çocukların hâlâ “ev” diyebileceği bir yerin korunmasıyla ilgiliydi.
Kapının anahtarı artık cebimde.
Ama asıl önemli olan şu:
Artık o kapının arkasında, korku değil güven var.
Ve bu…
her şeyden daha güçlü bir son.
Bu içerik herhangi gerçek kişileri yansıtmamaktadır bu sadece bir hikayedir.