Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) toplam rezervleri, 7 Şubat haftasında bir önceki haftaya göre 1 milyar 517 milyon dolar artışla 167 milyar 492 milyon dolara çıktı. TCMB rezervleri Ocak 2025 sonunda rekor seviye olan 167,56 milyar dolara ulaşmıştı. Neoliberallerin ‘Türkiye dış borç ödeyemez, ödeme krizi yaşıyoruz, swap hariç net rezerv eksi olduğu için battık.’ minvalinde yaptıkları karapropagandaya bir yanıt oldu bu gelişme. Peki, rekor Merkez Bankası rezervi Türkiye’yi muhtemel bir döviz şokuna karşı korur mu?
Türkiye’nin 1994, 2001 ve 2018 yıllarında yaşanan döviz şoklarında yabancıların manipülasyonunun yanı sıra birey ve şirketlerin yüksek talebi etken olmuştur. 2023 yılı yazında göreve gelen ekonomi yönetimi sık sık dolarizasyonun sona erdirileceğini vurgulamış, kalıcı olarak liralaşmanın sağlanacağını iddia etmişti. Neoliberallerin hedefinde olan ve karapropagandasına maruz kalan KKM (Kur Korumalı Mevduat) uygulaması tamamen sona erdirildi. Bu uygulama 2021 yılı sonunda manipülatif bir şekilde başlatılan döviz atağına karşı bir savunma mekanizmasıydı. Ana akım iktisatçılar bu ürünü ‘döviz’ olarak nitelendirme hatasına düştüler ve ne yazık ki Sayın Şimşek yönetimindeki ekonomi kadrosu, KKM’yi tasfiye etme yolunu seçti. İşin trajikomik tarafı şu; Şimşek ve ekibi göreve geldikten sonra KKM ödemeleri üçe katladı. Şimşek öncesinde KKM’nin maliyeti 245 milyar TL olmuştu. Şimşek göreve geldikten sonra KKM için 800 milyar TL’ye yakın ödeme yapıldı.
BDDK verilerine göre Aralık 2024 yılı sonu itibarıyla Türk bankacılık sisteminde toplam mevduat tutarı 538,47 milyar dolar. Toplam TL mevduatı 337,17 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Döviz mevduatı 122,88 milyar dolar, KKM’nin tutarı ise 27 milyar dolar seviyesinde. Yani TL mevduat toplam mevduatın yüzde 63’ü kadardır. Sayın Şimşek göreve gelmeden önce TL mevduat/toplam mevduat oranı yüzde 60 seviyesindeydi. Bu anlamda bakıldığında bir başarı hikâyesi olduğu söylenemez. Aynı dönemde 125 milyar dolara kadar ulaşmış olan KKM’nin tasfiyesi yapılmıştır. Bu süreçte en çok korkulan şey KKM sahiplerinin dövize yönelmesiydi. Korkulan olmadı ancak bu tasfiyenin maliyeti yüksek oldu. Tasfiye sürecinde yüksek reel faiz verilmiş ve 2024 yılı bütçesinde faiz maliyeti neredeyse iki katına çıkmıştır.
Türk lirası mevduatın vade yapısı muhtemel döviz şokları için uygun bir zemin hazırlıyor. BDDK aylık bülteninde yayınlanan verilere göre; 2024 yılı sonunda vadesiz hesap toplam hesabın yüzde 34’ü, 1 aya kadar vade yüzde 14’ü, 1-3 ay vade yüzde 34’ü, 3-6 ay arasında yüzde 13’ü, 6 ay-1 yıl vade yüzde 3, 1 yıl ve daha uzun vadede yüzde 3’ü tutuluyor. 6 aya kadar vadede yani kısa vadede tutulan mevduat, toplam TL mevduatın yüzde 82’sini oluşturuyor. Büyüklük olarak kısa vadeli mevduat 320 milyar dolara ulaşıyor. Söz konusu mevduat muhtemel bir döviz şokunda hızla dövize yönelebilecek potansiyeli gösteriyor. Yani bir anlamda bir döviz şokunda Merkez Bankası rezervlerinin yeterli olması mümkün değildir. Çünkü ekonomi yönetimi döviz atağına karşı koruma kalkanı görevi gören KKM’yi tasfiye etti. Mevcut finansal yapı muhtemel döviz şoklarına karşı Türk ekonomisini korumasız bırakıyor.
Mevduatta TL’nin ağırlığını koruması liralaşmanın gerçekleştiği anlamına gelmiyor. Çünkü dolarizasyon sadece tasarruflarda değil aynı zamanda şirket borçlarında çok yüksektir. TCMB verilerine göre 2024 yıl sonu itibarıyla özel sektör dış borcu 173,3 milyar dolara ulaşarak son beş yılın rekorunu kırmıştır. Özel sektör dış borcu 2017 yılında tarihi rekor olan 234,8 milyar dolara ulaşmış ve sonrasında alınan önlemlerle 2022 yılında 150 milyar dolara kadar gerilemişti. Dış borcun yeniden yükselmeye başlaması şirketlerin belirli bir süre sonra yeniden yüksek miktarda döviz borcu almaya başlaması anlamına geliyor.
Mandacı neoliberallerin ve diğer ana akım ekonomistlerin uygulanan Ortodoks politikaların başarısızlığı nedeniyle yeniden döviz talebinin artacağını iddia etmesi ve sürekli ‘yapısal reformlar yapılmadı, hukukun üstünlüğü yok’ vurgusu yaparak döviz manipülasyonuna başlaması dikkat çekiyor. Merkez Bankasının büyük bir rezerv biriktirmesi döviz manipülasyonunu engellemek adına yeterli değildir. 2021 yılı sonunda başlatılan döviz manipülasyonun asıl aktörü TÜSİAD çevresindeki iş insanı örgütleri ve oligopol şirketlerdi. Bugünlerde bazı TÜSİAD üyeleri hakkında yapılan soruşturmaları bahane ederek aynı çevreler yeni bir döviz atağı denemesi yapmak isteyebilirler.
TÜSİAD Yıllarca Türkiye aleyhinde olumsuz raporlar hazırlayan, sürekli bir dezenformasyon süreci yaşanmasına zemin hazırlayan, 12 Eylül destekçisi ve Batı’nın Türkiye’deki sesi olan bir TÜSİAD’ın varlığı bile yabancı yatırımcının Türkiye’den uzak durması için yeterlidir. Yabancı yatırımcı kendi ülkesini sürekli şikâyet eden, kötüleyen bir iş dünyasının bulunduğu ülkeye yatırım yapmaktan imtina eder. Öte yandan Türkiye’yi iyi tanıyan ve kısa vadeli al-sattan ziyade uzun vadeli yatırımlara giren, çok sayıda üretici şirket de Türkiye’ye yatırımların sinyalini vermektedir. Buna ek olarak Çin ve Körfez ülkelerinin doğrudan yatırımları artan oranda yükselmeye başlamıştır. TÜSİAD’ın sırtını dayadığı Batı’nın desteğini azalttığı, hatta bazı TÜSİAD üyeleri ile yollarını ayırdığı görülüyor.
Sonuç olarak, Batı’dan destek alan iş dünyasının önemli bir kesimini temsil eden TÜSİAD üyelerinin açılan soruşturmaların intikamını almak için enflasyonu daha körüklemek, stokçuluk karaborsacılık, döviz manipülasyonu, varlık manipülasyonu gibi yollara başvurması muhtemeldir. Böylesi bir süreçte hükümetin elinde bulunan önemli bir silah olan KKM tasfiye edildiğine göre döviz şokuna karşı döviz alım satımının kontrol altına alınması, döviz piyasasında kontrolün artırılması şarttır. Aksi halde yeni bir döviz şoku zaten Ortodoks programla düşürülemeyen enflasyonu yeniden körükleyecektir. Söz konusu önlemler kısa vadelidir. Uzun vadede kalıcı liralaşma için dövizin tasarruf aracı olmaktan çıkarılması, döviz borçlanmasının zorlaştırılması, ithalata dayalı ihracat modelinin değiştirilerek ithal ikameci milli üretim modelinin getirilmesi elzemdir. Bugün şartlar her zamankinden daha uygundur.
Aydınlık